NİSAN 1950
— --------—T~—7 —“1
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
HER GÜN BİR HÂDİSE
*1
Posta Kutusu: 193 — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel: ........ 15619
Yazı işleri, idare: ..... -5315
Fiyatı her yerıte 10 kuruştur.
200 kilo ağırlığında
A'
■)
'M
l
Yedek subaylara dün yapılan diploma tevzi merasiminden iki ayrı görünüş. Yukarıda okul komutanı nutkunu söylerken ve Alay Sancağı, aşağıda mezun olan yeni yedek subaylardan bir grup, merasimde
Çıkar yolu bulmalıyız !
Adviye FENİK
on zamanlarda İstanbul ve I Ankarada kendini açıkça hissettiren irtica hareketleri kar şısında İstanbul Türk basını, daima
olduğu gibi, yine üstüne düşen büyük vazifeyi yapmış ve inkılâbı baltalayıcı kara tehditlere karşı duydu ğu hassasiyeti lâzım geldiği şekilde isbat etmiştir. Demokrasi ve inkılâp prensiplerine sadakati her şeyden evvel vatani bir vazife bilen gazetemiz de kendisine düşen payı titizlikle göstermeğe çalışmıştır.
Demokrat Partiye gelince; dün Başkan Celâl Bayarın matbuata verilen beyanatında, memleketin huzur ve asayişini politik menfaatler uğruna körüklemeğe kalkışanlarla mücadelenin vazife olduğu açıklanmıştır.
Demokratik inkişafın ancak kanun hâkimiyetinin masun bulunma-siyle, maddi ve mânevi asayişin mahfuz tutulmasiyle mümkün olacağına inanan bir parti, elbette ki aksi istikamete sapanlarla mücadeleyi vazife bilecektir; yoksa, memleketin nizam ve asayişini bozacak, mevcut kanunlara ve nizamlara hürmetsizlikler vâki olacak olursa, ne huzur içinde bir seçim yapmağa ve ne de milli iradenin tahakkukuna fırsat vermeğe imkân bulunacaktır.
Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayarın beyanatından ne anladığımızı açıklamadan evvel, objektif o-larak kısaca son hâdiselerin üzerinde tekrar duralım:
Bilindiği gibi, aziz Mareşalin cenazesinde münevver Türk gençliğinin ve asil İstanbul halkının gösterdiği temiz hürmet ve tâzim heyecanını, partilerine politik menfaatler sağlamak için istismara yeltenenler olmuştur. Şüphe yok ki, din gibi ulvî bir hissi politika uğrunda harcamağa kalkışmak çok çirkindir; avııi zamanda bütün İnkılâp hareketlerinde lâikliğin tam bir müdafiliğini ve işbirliğini kabul etmiş Mareşal gibi yüksek bir inkılâpçının son hâtırasına karşı da reva görülmüş büyük bir hürmetsizliktir. Fakat partilerinin menfaati için bu saygısızlığı göze alanlar olmuşsa, elbette kanun çerçevesinde cezalandırılmaları yerinde olur. Bu suretle hem münevver Türk gençliği ve uyanık asil İstanbul halkı, kara taassubu tasvip ediyor gibi, ağır bir töhmetten sıyrılmış bulunur.
Gerek hükümet ve gerek matbuat bu hususta müttefiktir, uyanıktır.
Fakat, ne yazık ki hükümet, Anka radakl irtica hâdisesi üzerinde ayni hassasiyeti göstermiş değildir. O sadece İstanbul hâdisesinde bir muhalif partiyi yere vuracağım di ye uğraşmaktadır. İnsafla düşünüle cek olursa, yüzlerce kişinin bir teşkilât halinde mahkeme salonunda tekbir ve tehlil getirmeleri, Şeyh efendinin bastığı yerleri öpüp koklamaları, üstelik zabıtayı ve hâkimi dinlememek gibi, baskılara kalkma lan, daha az ehemmiyetle karşılanacak bir vaka değildir. Hattâ bir bakıma bir ölünün arkasından din nümayişi tertiplemekten daha müthiştir. Hiç bir suretle İstanhulda
baş kaldıran kara kuvveti tasvip etmemekle beraber, Ankarada cereyan eden irtica tahriklerini hattâ daha esaslı ve daha mürettep tasavvur etmekte haklı olabiliriz. Muhtelif köylerden yüzlerce vatandaşı, ayni saat ve dakikada bu şekilde harekete sevkeden vasıta nedir? Muhtelif köyler ve köylüler arasında telefonlarla mı bu iş organize edilmiştir? Şeyhlerinin iktidar partisine mensup olması, kendilerine dokunulmazlık gibi bir imtiyaz mı bahşedeceği sanılmıştır? Müritlerinin, iktidar partisini kuvvetlendirmek için kendilerini fedaya hazır saf ve cahil adamlar olması, müda-filerinin halk partisinin mensuplan bulunması, kendilerine bu büyük cesareti mi aşılamıştır?.
İki üç gün evvel bu sütunlarda belirttiğimiz gibi maalesef iktidar partisinin bazı erkânının bu yolda , bilerek veya bilmiyerek bir çok hataları olmuştur. Bunları geçende saymıştık, ne resmi ne de nim resmi makamlarca hiç bir tekzibe uğ-
A (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
Ressam, ahçı Renauld
— Yazısı ) üncü sayfada —
D. Parti Aday Listesi Pazartesi ilân edilecek
Demokrat Parti Genel idare Kurulu
geceli gündüzlü çalışma halinde
Halk Partisi mensuplan Sıvasta da birbirlerine düştüler. Gl. Fikri Tirkeş Başbakana hitaben sert bir mektup neşretti
Demokrat Parti Genel îdare Kurulu Milletvekili aday listelerini tesbit etmek için toplantılarına devam etmektedir.
Kurul dün de sabahtan başlıya-rak gecenin geç saatlerine kadar çalışmalarına devam etmiş ve yemek tatili dahi yapmamıştır.
Demokrat Parti seçim listelerinin hazırlanmasının Cumartesiye ka dar tamamlanması ve Fazartesi günü umumî efkâra arzedilmek üzere matbuata verilmesi kuvvetle muhtemeldir. Listede bilhassa yüzde yirmiler arasında pek çok tanın mış isimlere rastlanacağından ve ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 2 de)
İnönü’nün
Yedek Subay 31 nci Dönem mezunları
Yeni Yedek Subaylara dün büyük bir
merasimle diplomaları verildi
Yaş kütüğüne plâka çakılırken
Yedek Subay Okulu 31 inci dönem eğitimini başarı ile bitiren genç asteğmenlere dün Yedek Subay O-kulu eğitim sahasında yapılan parlak bir törenle diplomaları veril -miştir.
Törende Büyük Millet Meclisi baş kanı Şükrü Saraçoğlu, Başbakan Şemseddin Günaltay1, Devlet Ba -kanı Cemil Sait Barlas, içişleri Bakanı Emin Erişirgil, Genelkurmay Başkanı, deniz ve kara kuvvetleri komutanlığı ile Genelkurmay ve Millî Savunma Bakanlığı ileri gelenleri, generaller ve seçkin bi 'etli kitlesi hazır bulunmuştur
Törene saat 15.45 de alay saı un merasim alanına gelmesiyle başlanmış ve genç yedek subayların hep bir ağızdan söylediği İstiklâl Marşından sonra okul komutanı tümgeneral Salâlıaddin Selışık genç asteğmenlere kıtalarında işler görebilmenin yolları bir hitabede bulunmuş kayıt numarasını taşıyacak yedek A- (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de»
ı İzmir, 20 (Telefonla) — Bun | dan bir müddet evvel C. H.
Partisi teşkilâtında ihtilâf olduğunu ve bu yüzden C. H. Partisinin iki kısma ayrıldığını, Atıf inan grupunun muhalefete geçmiş olduğunu bildir miş ve İzmir C.H. Partisi yok lamasında da çıkan hâdiseler haberimi yetid etmişti. Yedi Eylül kahramanı Atıf İnan’ın İzmir yoklamasında kazanamaması üzerine şiddetlenen mücadele Ankaranın da na-i zarı dikkatini çekmiş C. H. Partisi Genel Başkanı İnönü de meselenin üzerinde ehem miyetle durmuştur.
Atıf İnan grupunu idare e-den Ödemiş C. H. Partisi ilçe başkanı Fethi Uyguner de .An karaya çağırılmıştır. Ankarada parti teşkilâtı ve İnönü ile uzun süren bir konuşmadan sonra C. H. Partisi Genel Baş-Ar (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Atıf İnan
için İzmire
tamimi
Orman Çiftliğinde duuku tatbikattan bir gorunuş
Disk pulluklarla dünkü tatbikat gösterisi
Dün Gazi Çiftliğinde ki tatbikatta günde 90 dekar arazi süren bu pulluklar alaka uyandırdı
Marshall yardım plânı gereğince gösterisi yapılmıştır, memleketimize verilen -tek sıralı, Bu gösteriyi, Zirai Donatım Ku disk pulluklar, için dün öğleden rumu, Teknik Ziraat Müdürlüğü v a Gazi Çiftliğinde bir tatbikat ” ' " ’ ’*
Marshall yardım plânının Türkiye deki ziraat uzmanlan ile civar köy} lerden gelen çiftçi vatandaşlarımı takip etmişlerdir.
Günde 80-90 dekar araziyi heri süren hem de tohumlayabilen «te sıralı disk pulluklar, tatbikatı mu vaffakiyetle neticelenmiştir.
Yargıtay Başkanı H
Özyörükün beyanatı
Özyörük D.P. yi niçin tercih ettiğini anlatıyor
İstanbul, 20 (Telefonla) — Teşriî hayata atılmak üzere olan Yargıtay Birinci Başkanı Halil Özyörük Demokrat Parti listesinde müstakil o-larak yer almayı tercih etmesinin sebebini soran Türk ajansı muhabirine aşağıdaki açıklamayı yapmış
durumunu ve ihtiyaçlarını izah etmiş dırılacağını programları ile belirttir. Halil Özyörük demiştir ki: inişlerdir. Bu fikir muharebesine
— Demokrasi ile idare olunan girmek istiyenlerin taraflardan biri memleketlerde millet işleri bahis sine katılması kendi görüş ve ka-lconusu olurken fikir alanında grup , naatlerine bağlı-olduğuna göre han laşmış kimselerin cidalinden daha gi tarafın niçin tercih edildiğini sor _ „„_______ __________ _ . _ tabiî bir şey olamaz. Tartışmayı ya makta büyük bir fayda melhuz de-
bu vesile ile memleketin adlî panlar, millî menfaatlerin nasıl kal ğildir. Mücadeleye katılanın
Tuzlukcudaki hâdiseler
İçişleri Bakanından
izahat istiyoruz
Dört rey almak veya bir mebus fazla çıkarmak pahasına, vatandaş mümeyyizliğinde bundan dört sene evvel imtihana çekilmiş ve üç nakıslı sıfır almış bir valiyi hâlâ yerinde tutmak; tandaş mümeyyizliğinde bundan dört sene evvel imtihana zıd iki kutup halindedir.
lek ve karakteri bakımından umumî efkâr bunu daha iyi takdir eder. Bununla beraber şahsım itibarile Demokrat Partiye sempati göstermekliğimin ve bu partinin aday listesinde yer almamın sebeplerini i-zah ederken 40 seneyi aşan hâkimlik hayatımda kazandığım vicdan ve karar serbestliği benim için en önemli saiklerden biri olmuştur.
Muvafakat cephesinde yapacağım faaliyetin hudut ve sınırı parti disiplini ve program icabı gibi bir çok kayıtlarla mukayyet olabi-
A (Devamı Sa. 6 Sü.
Truman’m Komünizme
AKINTIYA
KÜREK
Belediye Reisinin icraatı
eni Belediye Baskınında mektubu aldık
-Gazetenizin 16/4/1950 tarin lüshasının ilk sahifesinde (Belet ye Reisinin İcraatı) başlığı altını ve inanılır bir kaynaktan öğreı diğinden bahis ile bir buçuk ay mi
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 1 d
Bir tavzih
yaptığı şiddetli hücum
Son günlerde yurdun bazı bölgelerinde baskının yeniden arttığına dair gelen haberler umumi efkârda büyük bir üzüntü doğurmuş bulunmaktadır. Her ne kadar bu haberlerin hemen ardından, bir nüshası da C.H.P. organı Ulus'a verilen birer vali tekzibi gönderiliyorsa da, bugünedek, hemen hiç bir idare âmirine, kendi muhitinde cereyan
eden ve iktidar partisini zedeleyici mahiyette olan herhangi bir hâdiseye -Evet, doğrudur! • diyebilmenin nasip olmadığını da nazarı iti-bare almak lâzımgelır Haddi zatında tamamiyle delilsiz mesnetsiz ve afaki olan bu tekzipler, delilleriyle ve her türlü teferruatiyle riyazi bir katiyet ifade eden hâdı-A (Devamı Sa. 6 Su. 5 de»
mektubu
Sür Vcıgi
• Gazı
354
rLnnk Hukuk Mü)av iliği ı- Pul Uzmanı Kemal Kuruldaki mektubu aldık: m 18 Nisan 1950 tarih nüshasında .Bu da baş
ı. başlığı altında çıkan
Devamı Sa. 6 Su. 6 da)
ıh
A
I Başbakan Ruslara tarizlerde bulundu
I Vaşington, 20 (Usis) — Başkan ni, diğc ı Truman Gazete Direktörleri Cemi-de) yetinde verdiği beyanatta hür mil-
' letlerin en büjüî. . ’_1
rinin, «bütün d'.' _ _
kikat kampanyası vasıtasiyle, yan- yız. demiştir. Iış komünist propagandasını karşı-' lamak. olduğunu söylemiş ve «hürriyet ve demokrasi hakkıda açık ve doğru malûmatla komünist totaliterliği propagandasını yayıldığı her yerde karşılamak ve önlemeliyiz.
Balkan, .eshret propagandasına karşı hürriyet'dâvasını desteklemeli için, sağlam bir program dahilinde. Birleşik Amerikanın gayretleri-
hür milletlerinkiyle birleş’ tiımesi gerektiğini beyan etmiş ve
. ......kendimizi dünyaya —komünist pro
büyük görevlerinden bi- ' pagandasının bizi tasvir ettiği gibi dünyaya şâmil bir ha- değil— olduğumuz gibi tanıtmalı -
| Sözlerine devamla Başkan Tru -man şunları söylemiştir;
• Bir çok memleketlerde bugün gazeteler, ancak hükümetlerinin tas vip ettiği dış haberleri neşrediyorlar; hiç bir şey ilâve veya çıkart-j maya imkân bulamıyorlar. Demok-| vasilerde gazeteler hürdür. Ancak I demokrat bir memlekette, özel bir ; grupun milletin ne yapacağını tayin A (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Ok meydanı 1
U alk Partisi Milletvekilli ** rinden Fikri Tirkeş Paş: ya Sivas'ta denemeler kazand rılmamış da onun yerine, b AmasyalI desteklenmiş! Bakı hele şu işlere!... Demek, Ama yanın bardağı, biri olmadı, bi daha!...
Fakat gelin de sayın Tlrkeı bunu anlatın! O şimdi hop otl ruyor, hop kalkıyor!
— Sayın Başbakan, diyor, s: ki Sıvasta, sizin pek mi intiha kabiliyetiniz vardı?
Diye bir de lâf ediyor!... I İlâhi General!.. Dört senedi bu sivri okları endalıt için 11 mi fırsat bulamadındı? Ne mJ liste, ne Grupta Başbakana, 1 mi rastlamadındı?
Anlaşılan o zamanlar, yak sına yapışacak adam diye, bu bula mazlûm bir gazetecin başkasını görememişti!
Yedekçinin YEDH
ı:)
je
GÜN GEÇERKEN...
Okullarda
7.
ZAFER
21 - 4 - 1950
Rastgele
ders terimi
Edebî Bahisler
ı
Me - De
ve imtihanlar
âf pazarında «Yalan» işportada, «Doğru» karaborsada, açın her gün bizim gazeteyi dc tekziplere bir bakın. «Ak» a göz göre göre «Kara» diyenin haddi hesabı yok. Hem, bu iş, marifet de mi sayılıyor nedir; yahut işgüzarlık, kurnazlık, zekâ, hattâ fazilet?
★
Şu kraldan çok kral taraflısı kesilip de demokrasi diye feryat eden eski C.H.P. lilere bir bakın. O ııc teranedir öyle dudaklarında? Emin olun o şarkıyı, yine de şef öyle istiyor veya öyle emrediyor. diye söyleyip duruyorlar. Ama sesi güzelleştirmenin de yolu yok ki.
★
Yoksa, hürriyet kime ne? Tekel devrinin tadını çıkarmış, saltanatını sürmüş olanlar için, demokrasi mi, hürriyet mi, ne nes-neyse o, âdeta fukaralık, yoksulluk, sürünmek gibi bir şey. Ger-
Hukuk mahkemesinden
Dâvâlı: Abdurrahman Ören, Ankara Suluhanda alt kat Kemal altı kısmında: (Bu adreste bulunamadığından davetiye ve gıyap kararı ilânen tebliğ edilmiştir.) ı
Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili j tarafından aleyhinize açılmış olan tahliye ve ecri misli dâvasının gıyabınızda yapılmakta olan yargılamasında:
(Vakıflara ait mağazaları 21/1/
e£ ----------------
in 1949 tarihinden 12/5/1949 tarihine 1 kadar fuzulen işgal etmediğiniz hak - kında) dâvacı idare vekili tarafının dan size yemin teklif edilmiş ve mahkemece de bu hususta ilânen ye “ min davetiyesi tebliğine karar ve-e‘ rilerek duruşma 25/4/1950 Salı günü saat 10 a bırakılmıştır. Pullu yemin davetiyesi mahkeme divanhanesine asılmıştır.
Yukarıda yazılı olduğu şekilde yemin etmek üzere belli gün ve saatte mahkemeye gelmeniz lüzumu ak-1 si takdirde H. U. M. K. nun 337 mad zoı desi gereğince yeminden kaçınmış ve yemin edeceğiniz vakıaların sa-1 İni bit olmuş sayılmasına karar v^rile-?er ceği yemin davetiyesi tebliği yerine geçmek üzere ilân olunur. (742)
3e: diı
I )ir ıaj
çi ortada ne hürriyetin kendisi var, ne de demokrasinin, ama, işte mücadeleleri ve yarım ya-malakları var ya, o bite yetiyor. Şimdiden tahtlar devrilir, saltanatlar yıkılır, şöhretler ayak altı olur oldu. Bir vakitler böbürün-den, kurumandan yanma varıl-mıyanlar, şimdi vilâyet vilâyet, kaza kaza, nahiye nahiye, köy köy, hattâ kulübe kulübe dolaşıyorlar da yine de, nenin nesidir. o yüzde yetmiş, dışında kalı-vcriyorlar. Gel ondan sonra süklüm püklüm yüzde otuza. Denize düşen yılana sarılırmış kabilin-
★
Günahınız varsa günahınız hatanız varsa hatanız, borcunuz varsa borcunuz., af efendim af, af! Fakat Allah rızası için, tekneyi değiştirmeden şu dalgalı denize açılmıyalım. İlle de yelkenli diye tutturmayın. Buharlısı, buharlısı!...
En güzel Hediye!..
23 Nisanda çocuklarınızı sevindirmek için 1 adet:
Bitmez Mürekkepli Dolma Kalem
kâfi gelecektir. Fiatı yalnız:
150 Kuruştur
ADRESE DİKKAT:
Aralan Ankara Kuyumcusu PARUNAK ASLIGÜL
(Sark Kundura Paşan yanında J
Satılık
Müstakil inşaat malzemesi 400 M3, kalas ve kadran, betoni yerler, su motörleri kompresör ve saire. Müsait fiatlarla Deliller Tepesi No. 99 Ahmet Ergüne müracaat.
Okullarda ders kesimi ve imtihan tarihleri belli olmuştur. Orta okul ve liselerde dersler 27 Mayıs Cumartesi günü kesilecektir. Orta o-kulların 3 üncü sınıflarında devlet imtihanları 5 Haziran Pazartesi gü nü başlıyacak ve 28 Haziran Çarşam ba günü sona erecektir. Lise 3 üncü sınıflarda ise bitirme imtihanları 1 Haziran Perşembe günü başlıyacak 17 Haziran Cumartesi günü sona ere çektir.
Olgunluk imtihanları 24 Haziran Cumartesi günü başlıyarak 30 Haziranda sona erecektir.
Erkek Teknik Öğretim okulların da derslere 31 Mayıs Çarşamba günü, Ticaret Okullarında, Kız Teknik Öğretim okullarında 27 Mayıs Cumartesi günü derslere son verilecek ve müteakiben imtihanları başlanacaktır.
Ihsan Sungu İlk okulunun müsameresi
İlhsan Sungu İlk Okulu Okul -Aile Birliği tarafından öğrenci velileri için bir müsamere verilecektir.
25 Nisan Salı günü saat 18 de Halkevinde verilecek müsamereye îstklâl Marşı ve okul şarkıları ile baş lanacak ve Rondlardan sonra «Balta. isimli bir perdelik piyes temsil edilecektir.
Bundan sonra çeşitli müzik parçaları çalınacak ve monolog, türkü ve şarkılar söylenecektir.
Gazino, kahve ve şekerciler derneğinin toplantısı
Ankara Lokanta, Kahve, Bar, Gazino, Şekerci ve Pastacılar Derneği dün saat 14.30 da Halkevinde bir toplantı yapmıştır.
| Toplantıda kongre başkanılğı seçimini müteakip derneğin maksat ve gayesi ve kuruluş sebebi hakkında izahat verilmiş ve tüzük okun -muştur.
Bundan sonra yönetim, denetim kurulları ve haysiyet divanı seçimi yapılmış ve sonra da dernekler birliğine iltihak kararı alınarak birlik (716) üyelerinin seçimi yapılmıştır.
Kırk yıl Süren bir şiir kavgası
j^lelûmdurki bir avuç Yunanlının dünya ve zaman içindeki yüksek ve şerefli varlığının tek sebebi bir medeniyet yaratmış olma-
r'
Memleket dışı
/.AFER'In Hân Şartlan
Devamlı ilanlar için hususî tarife tatbik edilir.
Devren Kiralık Dükkân
İtfaiye meydanı, Kosova sokak Erciyes Oteli bitişiğinde her işe elverişli dükkân kiralıktır.
Müracaat: İçindekilere.
(743)
ŞAHLIK
PİYANO — Kuyruksuz, mükemmel vaziyette.
BUZ DOLABI — 9 ayak Wes-tinghouse.
HAVAGAZI OCAĞI — Modern, dört gözlü.
PERDELER — Muhtelif e-batta.
Cumartesi günü saat 14-18 arasında Atatürk Bulvarı köşesinde Kavaklıdere caddesi 213 numarada görülebilir.
ATEŞTEN GÖMLEK
Eser :
Halide Edip Adıvar
Rejisör : Vedat Örfi Bengü
Seanslar:
14 -16.15 - 18.30 - 21
glee: 16031 . Müd.24076
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
Yarın Saat 15 de
DEVLET TİYATROSUNDA
ÜÇÜNCÜ
Türk-İngiliz Müzik Festivali
SON ORKESTRA KONSERİ
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLÂRMONİK ORKESTRASI
(Konser - Mayster HALİL ONAYMAN) Şef: NORMAN DEL MAR Solist: NANCY EVANS (Mezzo - Soprano) Senfoni No. 32 K. 318 — İtalyan stilinde uvertür — Mozart Lieder eines fahrenden Gesellen — Mahler Solist: NANCY EVANS Petite Süite (Henri Büsscr tarafından orkestra için hazırlanmıştır) — Debussy Senfoni Si Bemol Minör — William Walton
Ankara Sular İdaresinden
a
ıJ
bahsediyor, bu neviden diğer şair-
- -■ « ------------, | .erle istihza adıyor Antimaque’in
hürriyet havası içinde ibdalar vücu- gülünçlüklerini gösteriyordu, de getirmiş; barbarlıkların karşısın ; İnceliksiz, sakil ve uzun eserlere da şiir ve san’at eserleri yaratmış tahammül edilemez bir felâket gö-1 ve bunlara en İlâhî ve semavî kıy- ziyle bakarak: met ve mânayı vermiş olmasıdır. I «Uzun bir eser büyük bir kâbus-
Bunun aksi olan: Hakikî ilme, ■ tur. diyor ve asıl şiire, yüksek ibda ve icada, ah ’ lâka, fazilete kıymet vermeyip yal-' nız günü gün etmek istiyen memleketler riya, tabasbus, müdahane ile yaşayan, düşkün ruhlardan, iz-zetsizlerden taraftar edinmeğe ve onlarla tutunmağa uğraşan hükümetler ve bunların yüzlerce binler-cesi çamurlarda sürüklenip gitmiş tir. işte her safhası ebedî bir harika olan Yunan edebiyatının İskenderiye devrinde tarihî ve sebebi pek kati bilinmeyen fakat edebiyat tarihlerinde daima büyük bir ehem miyetle bahseilen bu kavga «Cal-limaque. ile «Apollonius de Rho-des. arasında ve aşağı yukarı milâttan iki buçuk asır evvel geçmiştir.
Callimaque hem nasibli, mevhibe-li, kudretli bir şair hem de geniş kültürlü, derin malûmatlı bir allame idi.
Libyanın «Cyrene. şehrinde dördüncü asrın sonlarında 305 - 310 senelerinde yüksek bir aileden doğdu. Babasının adı «Battus. anası-nınki «Mesatma. dır. Menzum mensur çeşitli nevili eserleriyle bunlar daki kusur ve meziyetleriyle o, İskenderiye mektebinin tam tipik bir şairidir.
Elimizdeki şiirlerine nazaran «Callimaque» ne «Homöre. in kitaplarındaki zenginliğe, ne «Pinda-re. ın Odes’lerindeki aleve, ne de Tnagiques’lerin koralarındaki yüksekliklere ulaşamamışsa da zevki selim, incelik, çeşitli güzellikler ya-ratmasile, yer yer yükseliş gibi maz hariyet ve muvaffakiyetleriyle ve kuvvetli ifadesiyle mümtaz bir sanatkârdır. Atina’da Meşaiyun (Peri-pateticiene) lardan Pıaxiphane’ın derslerinde felsefe okuyup döndükten sonra bir mektep açtı. Şöhreti etrafa yayıldı ve' zanıanının hü -kûmdan Ptolemee Philadelphe’den teveccüh ve iltifatlar gördü.
O sıralarda «Hymne â Zeus. u yaz dı. Bu ısmarlama bir şiirdi, fakat o bununla bir kat daha göze girdi.
Zenadote’un ölümü üzerine İskenderiye kütüphanesine memur oldu. Burada edebî eserlerle meşgul olmaya ve şiir yazmaya devam etti, işte bu devrede kendi yetiştirmesi olan Apollonius de Rhodes’la mahut münakaşa başladı. Bu dâvada Apollonius şiir diye eski kahramanlık destanlarını kabul ediyor ve onların devamını istiyordu. Callimaque ise zamanın zevkine uyan küçük şiir leıi iltizam ediyordu. Bir edebi mek tep reisi olan bu âlim şair elbette nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması icap ettiğini tâyin ve takdir edebilirdi. Zaten yaratılışı itibariyle her hangi bir örneğe uyabilen muti bir mukallit değildi.
Nelerin orijinal ve yeni olduğunu ince bir zevki selimin isabetiyle a-yırdığı için daima —başkalarının izinden gitmemelidir— derdi ve buna şu sözleri de eklerdi. — Banaldan, hayide’den, herkesin geçtiği yoldan gitmekten, herkesin içtiği çeşmeden içmekten nefret ederim; umumî şey Jer bana istikrah verir...— onun bu fikirlerine, ve şiir telâkkisine bütün müellifler taraftarlık göster diler. O bu kanaatleriyle Hesiode’u
ıu“- i bahsediyor, bu ne
O, emin, asude, yurdunda mes’ut, lerle istihza ediyı ıiirrivet havası içinde ihdalar viieıı. rrüir.rt^ı.'.b-ı^v;^:
j kendinden uzun zaman sonra len Virgile gibi bir dâhi canlandırabilirdi.
I Vezni ve kaideyi bilmek ve man zume yazabilmek ebedî tazelik taşıyan şiiri, ölmez eseri vücude gc-tirmek için kâfi değildi. Onca Ho-| mere’in destanlarının sesi, bitme-• yen bir rapsodidir, taklit bir hırsızlık ve mukallit başkasının eserini | adileştirerek tekrarlayan biridir, ı Bu şekil tekerrürleriyle, iptidailiğiy
ge-
J«u SGKU teKerrurlerıyle, .„________________________
T lUr. aıyor ve ummanlardan daha )e eskim!i5tir. Bugünün gjairi her m- geniş nağmeler terennüm eden şair I şeyden evvel kelimefer a
al- leıden hıc hoşlanmam sözlerini ___________■ ... ...
lerden hiç hoşlanmam sözlerini de ilâve ediyordu.
O kısa, küçük, zamanın zevkine uygun ve çok süzülüp işlenmiş sa-nalla, titiz bir itina ile trajide bir „ eonul.ere „ayal sunan aaam. sehlı mumtenı haline getirilmiş şiir dır.
Bu suretle şöhretinin etrafı sarması belki de bu kavgayı doğuı--veren du. Bunun için muakkibi olan lâtin şairleri onda çok derin bir ilim, çok geniş bîr harika, asil ve sanatkâra-ne bir üslûp, çok mebzul bir ibda bulmuşlardır. O ince bir sezişle ki-tabının mukaddimesinde «bu nağmeleri benden sormayın, gök gürlemelerini yapan ben değilim Jüpiter’dir. demişti. O, solmayan eleji-leriyle Ovide’e Properce örnek olmuştur. Yalnız şurası şayanı dikkattir ki sanatiyle öğünen şair dehasından hiç bahsetmemiştir. Her yerde şiirinin zerafeti takdir edilir ve kahramanlık manzumelerinden ziyadg elej ilerdeki muvaffakiyeti a-
Ovide —Callimaque'ın nazmı Ac-hille’in kahramanlığını terennüm i-çin değildir.— Sözünü çok haklı o-larak söylemiştir. İlmî eserleri ile beraber Callimaque’in muhtelif mevzularda te’lifatı yüzden fazladır.
Şiirleri vezin, şekil, nevi itibariyle ne kadar çeşitli ise bunlarda da öyledir. Ve bütün eserleri asırlara örnek olmuş zamanında da sonra da pek çok okunmuştur. Bunun tek sırrı samimî olmasıdır.
Trajedi, komedi dram, satirik ve küçük lirik şiirlerle küçük yiğitlik destanları, elejiler ve bilhassa asırlardan aşıtlara süre gelen Hymne’leri onu ebedî etmiştir. Evvelce bahsettiğimiz veçhile uzun şiirlere muarız hattâ düşman olmak-I la beraber kendisi, de uzun şiirler Poeme Heroîques’ler yazmış hattâ daha garibi düşmanının kendisini 1 bu vadide muvafakiyetsiz, kısır diye ittiham etmesine cevap olmak üzere yeni bir tarzda Hecale adlı büyük bir destana başlamış, yandan ziyadesini de yazmıştı.
Bu muvafakiyetsiz bir eserdi. O-nun vadisi başka idi. Ona İlâhî He-licon dağının ince kızları Muses’ler göklerinden ses vermişlerdi. Daha sağlığında Roma’nın büyük şairleri onu üstad edinmişler Catulle şiirlerini tercüme etmiş Ovide taklit etmiş Praperce, Philetas, Quintilien elejilerini ilk safa geçirmişlerdi ’ ve küçük
,---- --------° .........*
Jer istiyor, bunlardfa yüksek bin kültürün izlerini, imâlarını taşıyan, yüksek ve tam bir tatmin ruh arıyordu.
Fakat bu nasıl tahakkuk ettiri-’ lebilecekti. Kendi eserlerinde büyük bir sanat, samimiyet ve muhtelif geniş ilhamın nimetleriyle, mısraı-nın sesi, yapılışı ile Callimaque bize değişik çehrelerle görünüyor. En mühim eserlerinden biri olan —Ai-tia— yani meseleler ismindeki dört kısımlık kitabıdır ki bunlarda mevzu itibariyle müşterek olanları bir araya topladı. Birinçj kitap umumi oyunları, ikinci memleketlerin asıl-larını, üçüncü meşhur ihtirasları, dördüncü dinî âyinleri anlatıyordu: filhakika bunlar uzun nefesli, bol ilhamlı büyük şiirler olmamak-' la beraber geniş hayallerle dolu sa-natkârane şiirlerdir. Mitolojik efsaneler. eski kahramanların maceraları artık ölmüştü. Bunları ancak
yeni ve nefis manzumlarla beyan | şekilleri yaratan adamdır. Ayak değ memiş taze patikalardan, berrak, serin ve taze bir menbaa giden o-b!r ! radan gönüllere hayat sunan adam-
MÜJDE
İNŞAATSAHİPLERİNE
I
I I
Prese edilmiş, su geçmez, kabar- 1 maz, her türlü cilâya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME, BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabelâlarile her türlü imalâtta kullanılan:
DOĞRAMACI ve MOBİLYACILARA
DÜRO
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiatı tahtadan ucuzdur. Alman malı taze Portlant ithalât ÇİMENTO su satışımız serbesttir. Her çeşit in. şaat malzememiz mevcuttur.
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ
Posta Caddesi No. 12
(722)
Hayırlı dostlar!
[B_ akir, fukaranın dostu, akra* bası olmazmış, derler. Hakikaten de öyledir. Fakat senelerce zaruret içinde yaşadıktan sonra, talihin garip bir cilvesi neticesinde, bir tayyare piyangosu veya bunun gibi fevkalâde bir tesadüf sonunda zengin olan bazı çilekeşlerin, birdenbire bir sürü yakın ve uzak akraba tarafından rahatsız edildikleri de bir vakıadır. Bunlar paranın kokusunu almışlar ve bu koku sayesinde akrabalıklarını hatırlamışlar ve hatır sormağa gelmişlerdir. Kendilerine sorarsanız, ilk verecekleri cevap, çok sevdikleri bu akrabayı nihayet bulabildikleri için memnun olduklarıdır.
Günler geçtikten sonra, tabiî ziyaretler de birbirini takip edecek ve sonunda talepler başlıyacaktır. Senelerce unutulmuş ve bir ke narda kimsesiz yaşamağa alışmış, yeni talihli bu hal karşısında şaşırıp kalacak ve -Neden bu kadar sene beni aramadılar da, şimdi sık sık gelip gidiyorlar?» diye kendi kendine soracaktır.
Gün görmüş, çile çekmiş olduğundan bu sualin cevabını da bulmakta geçikmiyecek ve birdenbire gelen «dünyalığın» bir mıknatıs vazifesi gördüğünü, yoksa eski halinde kalsa, yine kimsenin yüzüne bile bakmıyacağını anlamakta güçlük çekmiyecektir.
Şimdi, seçimlerin yaklaşması yüzünden, köylümüz ve halkımız, tayyare piyangosundan zengin olmuşa döndü. Eskidenberi, sefaleti, açlığı, yalnızlığı düşünülmiyen köylerimiz, kasabalarımız, şehirlerimiz, para kokusu almış uzak akraba gibi C.H.P. tilerin istilâsına uğramış bulunmaktadır. Her biri, nazikâne hatır sormakta, eski hikâyeleri açmakta, çocukluk hatıralarını canlandırarak sonunda işi -oy» meselesine getirmek üzere plânlar kurmaktadırlar.
Bir de bakıyorsunuz, yirmi beş senedir bir tek doktor, tek bir ilâç yüzü görmiyen bir köye sağlık ekibi hızır gibi yetişiyor ve bilmem kaç kişiyi muayene edip, kilolarca ilâç dağıtıyor. Öte tarafta, siyasî olmadığı her vesile ile ilân edilen halkevi mensuplan, köy köy dolaşıp, «Efendi» terimize fidan hediye ediyorlar. Elektrikler, sular, limanlar, köprüler, yollar ve saire vesaire her şeyin yapılması neden bugünlere bırakılmıştır?
Bunun cevabını kim verecek?
İktidar Partisi bunun cevabını maalesef derhal öğrenemiyecektir. Çünkü, cevap sözle olmıyacak ve ancak Mayısın on dördüncü günü sandıktan çıkacaktır.
Milletin, artık eskisi gibi olmadığını, her şeyi öğrendiğini, süm-mettedarik tedbirlere karşı tok olduğunu bilmiyecek kadar, halk duygularına bigâne kalan C.H.P. nin bugün içine düştüğü hal, yukarıdan beri bahsettiğimiz zengin akrabayı istismar etmek arzusunda bulunan haris dayı zadeye ne kadar da benzemektedir.
' Hikmet YAZICIOĞLU
Aranıyor
küçük çocuğa bakacak ve ev
2 işleriyle yemeğe yardım edebilecek Maamafih hasmı da boş orta yaşlı bir bayan aranıyor. Mü- bir şair değildi. Bundan ayrıca bah-racaat: Tel. 25677. ! sedeceğiz.
1 — Şebekede kullanılmak üzere 13-15 mm. kutrunda 400 adet,
mm. kutrunda .400 adet, 40 mm. kutrunda 70 adet ki cem’an 870 adet sayacı mübayaa edilecektir.
2 — Su sayaçları T. C. ölçü ayarlar nizamnamesine uygun ve kuru tipte olacak (Düz okunaklı tipler tercih edilir) ve her sayaçla birlikte bir adet don çenberi ile rakorları komple olarak verilecektir.
3 — Ellerinde yukarda yazılı evsafta su sayacı bulunanlar veyahut ecnebi memleketten getirmek istiyenler (Döviz, Gümrük ve sari muamelât ile her türlü vergi ve resimler ve sair masraflar yükleniciye ait olmak üzere) 3/5/950 gününe kadar teklif edecekleri sayaçların birer numunesini veya kataloglarını, Ankara Sular İdaresi anbarında teslim Hatlarını ve teslim müddetini bildirmeleri rica olunur.
4 — ihale evsaf ve fiat itibarı ile en uygun şerait teklif eden firmaya yapılacağından teklif zarflarının mühürlenerek ikinci bir zarf Homere’e tercih ediyor gibiydi. Des-içine konduktan sonra İdare namına göndermeleri ilân olunur. (2330)W tan şairi Archiloque'dan istihfafla
ZAFERİN
Pakistan Şairi İkbal hakkında konferans
Pakistan büyükelçisi sayın Mian Beşir Ahmedin bugün saat 17.30 da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesin de verecekleri konferansta sefirin kızı Rıfat Mesut Kerim ve bay Ev-şat Beşir ile eşi bayan Fehmide Beşir şair İkbal’in bazı şiirlerini teren nüm edeceklerdir.
cem/yette]
Onu bu kadar samimî, benim- & bu derece yakından alâkalı ■ görünce hayret ettim. Bu nasıl S oluyordu? Daha evvelisi günefl kadar mevcudiyetinden bile ha-t berdar olmadığım bu kadın, na-fi sil oluygr da bugün, sanki ben 3 ona ait bir şeymişim gibi konu-d şabiliyordu?
Yanımda oturup o da benim 1 gibi bir İtalyan kahvesi içti. * nra geminin baş tarafına doğ-;
Bundan böyle gazetemizde Küçük İlânlar başlığı altında haftada iki kere Pazertesi ve Perşembe günleri bir sütün açılmıştır. Bu sütüna kiralık, satılık, zayi, aranıyor ve tescil ilânları kabul edilecektir. Bu ilânların maktu fiatı satılık, kiralık, aranıyor ve ziya ilânlarında 2 1/2 santimi geçmemek şartiyle iki lira, tescil ilânlarında ise 7 1/2 liradır. Sayın okuyucularımıza bildiririz.
ıJ
yürüdük. Kimseler yoktu, j
Jdetli rüzgâr esiyordu. Bütün 1 ağırlığıyla koluma yaslanmıştı. Yüzünü benden tarafa çevirince ' gözlerinde bir saadet ışığının pırıldadığını gördüm. Ben de mesuttum. Onu kollarımın araşma ! alarak dudaklarını uzun uzun 1 öptüm. Elini enseme koymuş, tırnaklarını geçirerek başımı bu 1 tün kuvvetiyle kendisine doğru çekiyordu.
Biliyorum, bütün bunlar ale-lâde, herkesin başına gelen şeyler. Fakat bugün bite düşündükçe, o ânı hayatımın en büyük saadeti değil en büyük zafer ânı
olarak hatırlıyorum. Bütün ma-İ ccrada o ana tesiri kati oldu. ® Biz orada o vaziyette iken ba-^] rın açık kapısından iki adam , ■çıktı. İkisi de orta yaşlıydılar. R
Bir tanesi neşeli bir eda ite:
Yazan: FERENC MOLNAR
— Vay Edith... Sen burada mısın diye bağırdı.
Diğeri eliyle selâm verdi. İkisi de gece buradan, Napoliden binmişler.
Edith:
— Petroviç.... Nereden çıktın böyle? dedi.
Sonra bana dönerek:
— Mösyö Petroviç ve Mösyö Boer, diye takdim etti. Elyse ve Monaco kahvelerinin sahipleri.
Bunlar Peştenin aşağılık batak hanelerinin isimleriydi.
Alçak sesle Edith’e mırıldandım:
— Sakın beni takdim etmeğe filân kalkmayın...
Sonra Edith ile iki bar sahibinin neşeli konuşmalarına dalma larından bilistifade, yavaşça u-zaklaştım.
Mösyö Petroviç ile Mösyö Boer beni görmemişlerdi bile. Sonradan, Edith bana, onların her birinin barında bir kaç ay dansöz olarak çalışmış olduğunu anlattı.
Birbirlerini tekrar görmekten kadar sevinmişlerdi ki bir ara Mösyö Petroviç coşarak Edith’in butlarına iki kuvvetli tokat attı. Bunu, mânevi zehirlenişimin nasıl derece derece ilerlediğini anlatmak için yazıyorum. Bana öyle geldi ki sanki ben orada karısını başkalarının okşamasına göz yuman müsamahakâr bir kocayım. Onlardan yavaşça u-zaklaştım. Fakat kulağıma çarpan sözlerden anlıyordum ki bu iki umumhane patronu Ameri-kaya gidiyorlarmış ve orada bir gece kulübü açmak niyetinde imişler. Dansing, yemekler, orkestra, hepsi Macar usulü olacakmış. Macar kızlar çalıştırılacakmış. Yine kulağıma çarpan kaba, âdi sözler ve tâbirlerden anladığıma göre, bu muhitlerde Edith’in şöhreti bâkire olmasından ileri geliyormuş. Nihayet dayanamadım ve tanı zamanında önüme çıkan küçük bir merdivene dalıverdim. Bu sırada.
Çeviren: M.T. iki umumhane patronu Edith'e bakire kaldıkça hiç bir zaman hakiki bir dansöz veya hakikaten güzel bir kadın olamıyacağı-nı ısrarla izaha çalışıyorlardı. Zannettim ki iki umumhane müdürü kız kardeşimi pazarlık ediyorlar da ben de buna müsaade ediyorum. Duyduğum hicap ve ıstırap o kadar büyük oldu.
Küçük ve dik merdiveni inince, bir nevi kütüphaneye geldim. Gözlüklü ihtiyar bir kadın, nasıl bir kitap arzu ettiğimi sordu. Daha cevap vermeğe vakit kalmadan Edith’i yine yanımda buldum. Kolumdan çeke çeke beni güverteye çıkardı.
— Bana darıldınız mı? dedi.
— Neden darılacak mışım? — O adamlar yüzünden.
— Yok canım. Ne münasebet
— O kadar âdi insanlardır ki, dedi. Fakat elden ne gelir. Zavallı adamcağızlar. Onlar da yer siz, yurtsuz kalmışlar. Boer Yahudi olduğu için memleketteu
çıkarılmış. Petroviç’i de sarhoş bir Nazi askerini kapı dışarı ettiği için defetmişler. Kızmayın olur mu?
Elinin ucuyla hafifçe yanağıma vurdu. Bu hareketiyle en üstün kabiliyetlerinden birini, yani beni teselli edecek, bana şifa verecek olan hareketin şiddetini âdeta insiyaki ıbir surette tam olarak ayarlamak hususundaki maharetini gösteriyordu.
Aslında bu küçük tokat hiç bir şey ifade etmiyordu, fakat bende derhal bir ferahlık uyandırdı, tıpkı küçük bir madalye sayesinde bir askerin mâneviyatı-nın yükselmesi gibi. Bir kadın bir erkeğe hükmettiğini hissetmeğe başlayınca, o erkeğe ne zaman ne muamele yapmak lâzım geldiğini kadının şevki tabiisi bütün ilimlerden ilaha iyi tayin eder. Meselâ, işte, 21 yaşında bir kız, asansörde gördüğü bir köpeği okşar gibi, 52 yaşında bir erkeğin yanağına bir fiske vuruyor, ve bu, adamın hayatında nahoş bir ânın bir saadet ânına inkılâp etmesine kâfi geliyor. Nedir bu? Bize milyonlarca defa bahsettikleri kadın insiyakının şaşmazlığı mı, yoksa erkeklerin zafiyeti mi?
Yangın ...........
Sıhhî imdat ......
Trenler ..........
Hava Yollan.......
Yataklı vagonlar Su ârıza .........
Elektrik .........
Havagazı .........
Başkent Taksi Yeni Güven Taksi Merkez Taksi .....
Büyük Ankara
(Devamı var)
00
91 12028 14881 11566 21575 24846 24846 22222 22333 11111
★
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
(15031) :
(23432)
Ulus Yeni Park Sümer
Ateşten Gömlek Mark Tüvenin Maceraları (22294) : Yaban Gülü (14040) Ask Adası (11131) : Yuvam (14072) : Suçsuz Mahkûmla İntikamı
(14071) : Yuvam (18846) : Atlantid
★
Nümune, Bayer, Sakarya
I TAKVİM |
Hicri: 1369 — Recep 3
Rumi: 1366 — Nisan 8 21 Nisan 1950 — Cuma
ZAFER
Sayfa:»
ciddiye alınmıyor
ADYO-TELEFON-TELGRAF HABERLERİ
HER GÜN BİR HÂDİSE:
Arap âleminde huzursuzluk
rap Birliği dahilinde sürüp giden huzursuzluk, dün Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Emir Faysal’ın basına yaptığı beyanatla tekrar gergin bir hal aldı. Filhakika Emir bu beyanatında, Arap devletlerinin hareketlerinde asla samimî olmadıklaruıı ve hattâ Filistin harbinde bile samimî hareket etmemiş olduklarını bildirdi. Bu sözlerin Kahire çevrelerinde büyük akisler uyandıracağı şüphesizdir.
Yine şüphe edilemez ki, Emir Fay-sal’ın bu ithamlarına karşı Mısırlılar da müteaddit defalar ileri sürmüş oldukları mukabil ithamlaiı bir kere daha tekrarlayacaklar ve J^crek muharebe sahasında gerek si yasî zeminde samimî hareket etini-yen tek Arap devletinin Ürdün olduğunu belirteceklerdir. Filhakika. Ürdün'e karşı iki sahada da ileri-sürülen ithamlar ağırdır. Evvelâ. Ürdün'ün iki yıl evvel askerî sabada göstermiş olduğu vefasızlık hattâ ihanet zlkrolunacakiır. İhtilâfın başlangıcı sayılabilecek olan o tarihte, Mısır ordusu İsrail kuvvetlerinin çetin mukavemeti karşısında ikiye bölünürken Ürdün kuvvetleri lakayt kalmışlardır. Bu tavır o günden bugüne daima, Kral Abdullah’ın Filistin’le ayrı temas ve müzakerelerde bulunduğu şeklinde yo rumlanmıştır ki; bugün de Ürdün’ün Filistin meselesinde almış olduğu vaziyet keza ayiıi şekilde yorumlanmaktadır. Zira, hatırlarda olduğu gibi, Arap Birliği geçen ayın 25 inde Kalıirede 13 üncü oturumunu yaptığı zaman, Ürdün murahhası Filistin hakkındaki müzakerelere iştirâk etmiyeceğini bildirmiştir
Bunun da sebebi Mısırlıların, Gaze-de himayeleri altında kurulmuş o-lan hükümet mümessillerini konseye kabul ettirmek istemelerine mukabil. Kral Abdullah'ın, ilhak niyetinde olduğu Arap Filistin! bizzat temsile salâhiyeti! olduğu yolundaki iddiasından vazgeçmemesidir. Hal buk, Arap devletleri, Hâşimî hükümdarın Filistindeki mevzilerini asla kabul etmemektedirler. Buna mukabil Abdullah da Gaze’de eski Kudüs Müftüsü Hüseynî'nin başkanlığı altında Ürdün’e karşı şiddetli bir ■Şampanya açmış bulunan kukla 'Filistin hükümetini tanımamaktadır
Hükümetin, halkın menfaatlerini himaye bakımından zaif ve mesuliyetsiz olduğuna dair iddialar
Vaşington, 20 (a.a.) (Afp) — Şim kûmeti hakkında bu hükme varıl-diki Alman hükûmeitd ekseriyetle mıştı. Bu rapor dün gizli toplanan ;eçilmiş olmasına rağmen Alman hal komisyonun bütün heyetine tebliğ !cı tarafından pek ciddiye alınma - edilmişti, makta ve halkın menfaatlerini hi-1 ” ’
maye bakımından da mesuliyetlerini müdrik görünmemektedir.
Bu yabancı memleketlere yapılan Birleşik Amerika yardımının tevziine karar veren âyan ve temsil- ■ çiler meclisleri komisyonunun Al -manyada bir tetkik gezisi yapan mü messilleri tarafından beş ay ör.ce üyesi ıvıc varran «asanuı seucyı verilen raporda Bonn federal hii-' ile buna katî surette muhaliftir.
Bu komisyonun bazı üyeleri, bilhassa, cumhuriyetçi âyan üyesi Bı id ges, bilindiği gibi, Almanyada müt tefik politikasına dair etraflı bir tahkikat yapılmasını istemektedirler Bununla beraber Bridges tasarısının icra edileceği tahmin edilmemektedir. Komisyon başkan; âyan üyesi Mc Carran tasarruf sebepleri
Rusyadaki Atom infilâki
Batı Avrupa
İktisadî kalkınması
Yenisine scğllk !
Dünkü Alışanı Haberlerinde,
72 punto harflerle şöyle garip bir başlık:
— Demokrat Partide buhran!
Allah Allah!... Acaba Demokrat Parti saflarından eski Meclis Başkanlan, ordu mensuplan, Yargıtay başkan ve ü-yeleri, ve nihayet Hilmi Uran’ın yardımcısı Cevat Dursunoğlu ve arkadaşları mı ayrıldılar?
Öyleyse, geçmiş olsun! — A.F.
Sein adası İstiklâl ilân etti
Paris, 20 (Nafen) — Fransanın Bretagna kısımları sahillerinde nüfuzu 1.300 kişilik olan «Sein. adası istiklâlini ilân etmiş ve adanın bü-, tün dünyanın malı olarak tanılma-sını istemiştir. Adadaki sakinler ci-, vardaki diğer adaların da aynı tarz da hareket etmelerini tavsiye etmek tedirler. Bununla beraber bu istiklâl ilânı yalnız nazarî olmakta yalnız dünyada sulhün teessüsü için bir âlem teşkil etmektedir.
Çekoslorfûk’yanın yeni bir talebi
200 kilo ağırlığında Ressam,ahçı Renault
Arkadaşları ona kendi aralarında
//
Kral Renault,, diyorlar
Pastacı çıraklığı yaparken ressamiığa nasıl heves etti? Kolunun altına bir resim sıkıştırıp, cebi meteliksiz yemek nasıl yenir?
Bütün bu karşılıklı iddialar, kon-II şeyin müsbet kararlar almasına
imkân vermemiştir.
Arap Birliğini büsbütün terket-mek niyetinde olduğu iddia edilen | Abdullah’a karşı diğer Arap devlet , lerinin ve bilhassa Mısırın ileri sürdüğü diğer bir itham da emperya-! lizmdir. Bilindiği gibi, Kral Abdullah «Büyük Suriye» tasarısı namı altında Ürdün, Suriye, Lübnan ve | Irak’tan müteşekkil bir nevi fede-1 rai krallık hülyası peşindedir. Kral Faruk’un buna şahsî nüfuzunu kullanarak mâni olduğu da malûmdur. Lâkin Ürdün de mukabil tez o-larak Mısırın birtakım yabancı memleketlerle anlaşarak, birleşme tasarısını önlemek için Suriye’de ustüste kanlı darbeler hazırlamış ol ı duğunu ileri sürüyor.
Filhakika, bir çok müşahitler, bu iki tezin ikisinde de hakikat hissesi görmektedirler. Ve yine bazı mü-«ghitlere göre Arap Birliğinin bu gün içinde bulunduğu duruma sebep, bu birliğin kuruluşta, halis Arap arzu ve emellerinin ifadesi olarak değil de, bazı yabancı menfaatlerin savunma vasıtası olarak doğmuş olmasıdır. Bidayette yabancı menfaatlere bilere^ veya bilml-yerek hizmet etmiş bir teşekkülün inkişafında da bu yabancı emellerin müessir olacağı tabiî İdi. Netekim bugün, Arap Birliği İhtilâfını sadece Araplar arasında bir münazaa olarak ele almak mümkün değildir. Büyük devletlerin petrol ve strateji davaları ihtilâfta en büyük rolü oynamaktadır. Her ne kadar bütün büyük devletler Araplara daima sükûnet ve sulh tavsiye etmekte iseler de bu tavsiyelerin biç bir! şimdiye kadar müessir olmamıştır | Ve müessir olacağa da benzeme-
mektedir. Arapların, tam bir anar-I Şiye gitmeden, millî duygularına
yüzde yüz sarılacakları güne kadar, bu tehlikeli hercümerç havası de-edecektlr.
infilâkın hisli olması
muhle mel
Nevyork, 20 (Nafen) — Atom a-raştıımaları eksperleri arasında Rusyadaki atom infilâkının «hileli» bir infilâk olmuş olabilmesi kanaati ı yorkta beyanatta bultfnarak, Batı artmaktadır. Avrunanın İktisadî kudretini tedr—
Amerikanın ileri gelen atom eks- ' pederinden biri oLan Harvvard Üniversitesi Rektörü Conald böyle bir | infilâkın «hileli, bir tarzda pekâlâ yapılabileceğini belirtmekte ve şu izahatı vermektedir: _
«Gayet hafif sıklette olup gayet . birlikleri kuvvetli radioaktif hassaya malik ' ’ sikletlere (aid infilâk maddesi ekle- I nerek, meteoroloji işlerinde kullanılan bir balon ile stratosfere yükseltilerek orada infilâk ettirildiği ! Miıı ÛU1UU6UİIU UUHUU
takdirde etrafa saçılmış olan bu şe- bütün dünyaya yayılmasını istedik um.w hoecoio^ airtrv.b ıerjni söylemiş, Kremlinin Rus hal
kından Rus halkının da Kremimden korktuğunu belirterek, demir perdenin dışındaki hürriyetin er geç dçmir perdenin içine intikal edip bu korku rejimini yıkacağını inancını belirtmiştir.
Almanya’da 3 y Ilık iş plânı
Bonn, 20 (a.a.) — Alman sosyal ı Demokrat Partisi bugün, 3 milyon tcJ. L-.. L-L AL..w..ya eko-1 nomisinde kullanmayı derpiş eden bir «3 yıllık iş plânı, yayınlamıştır. İngiliz iktısadçısı Keynes’in naza, riyeleri ve Beveıidge plânından mül hem olan bu plân 3 prensibe istinat etmektedir:
1 — Fazla mübayaa kudreti yaratılması.
2 — Milli bütçeyi ve sanayideki yatırımlar plânını hazırlıyacak bir merkezi plânlaştırma teşkilâtı kurulması.
3 — ithalâtın tanzim ve tahdidi, ve ihracatın teşviki.
Müthiş bir tertip hotcsı
Komünizm eğir hezimete ığ uyor
Londra Radyosu, 20 (Basın .Yayın) — Marshall plânı Avrupa büyük elçisi Harriman dün gece Nev-
| Avrupanın İktisadî kudretini tedricen kazanmakta olduğunu söylemiş-j Mareşal Tito’nun hoşnutsuzluğunun Marshall plânının başarısı ne-ticesinde doğduğuna hiç şüphe ol-| madiğini söyliyen Hanriman, ’igçji !..... ' arasındaki hürriyet müca-
delesinin Batı Avrupada komüniz. | mi ağır hezimete uğrattığını belirt I Harriman Rusyada korkunun hüküm sürdüğünü ve Rusların bunun
Londra Radyosu, 20 (Basın . Yayın) — Çekoslovak hükümeti Amerikan hükümetinden, Pragdaki basın ataşesinin geri çağrılmasını, ay rica Prag ve Bratislavadaki Amerikan haberler bürolarının kapatılmasını talep etmiştir. Çekoslovak notasında basın ataşesile haberler bürolarında çalışan Çek vatandaşları casuslukla i$ıam edilmekledir.
Bir Amerikan hükümet sözcüsü dün gece beyanatta bulunarak ataşenin geri çağırılması için yapılan talebin komünist hâkimiyeti altındaki devletlerin kendi hakları ile Amerikan halkı arasındaki dostane münasebeti kesmek bakımından yaptıkları teşebbüslere yeni bir mi sal olduğunu söylemiştir.
Talebin ikisi kabul edildi
kildeki radioaktif hassalar atomik sismograf olan Geiger âletlerinde ay. nen bir atom infilâkı tesirini gösterirler.
Rusların atom infilâkının bu şekilde elde edilmiş bir infilâk olması ihtimali mevcuttur.
Yumu ta mı hacı yatmez mı ?
Londra, 20 (Nafen) — İngilterede
Kent eyâletinde bir çiftçi d|aima UV16U1), «
dik duran bir yumurtanın vaziyeti! insanı tedricen batı Almanyj
ile alâkadar olmuş ve her ne kadar yumurtayı uzunluğuna yatırmak istemiş ise de muvaffak olamamış ve yumurta tekrar dikine kalkmıştır. Bu hâdiseyi tetkik etmek üzere gelen mütehassıslar sebebini tam anlamadan yumurtayı çiftçi düşürmüş ve kırmıştır.
Dünjonifi en geniş çofısı
Londra, 20 (Nafen) — Londra hal kı pek yakında dünyanın en geniş çatısını görebileceklerdir. Bu yeni çatının kutru 102 metre ve 60 san tirnetre olacak ve Times nehri kenarında inşa edilmekte olan festival şehrinde olacaktır. Çatının ismi -keşifler çatısı, olarak konmuştur. Bu çatının yüksekliği ise halen en yüksek kule olan Leipcig kilisesinin kulesinin 29 metre daha yük sek olacaktır.
Yeni kule tamamen alüminyumdan inşa edilecek ve sikleti ise 360 ton olacaktır. Fennin en yeni mimari usulleri bu inşaatta tatbik e-dilecektir.
Helsinki, 20 (a.a.) (Afp) — Dün akşam bildirildiğine göre, Fin hükümeti 10 Nisanda Finlandiygya iltica etmiş iki Sovyet tebaasını Sovyet makamlarına teslim etmiştir.
Bu iki şahıs, geçen 31 Aralık tarihli Sovyet notası ile Finlandiya-dan talep edilen 56 harp suçlusu listesine dahil bulunmaktadırlar.
Bu 56 kişiden 6 sı Fin polisi tarafından tevkif olunmuştur. Bunlar hakkında ne gibi kararlar verileceği şimdilik bilinmemektedir.
Diğer taraftan bildirildiğine göre, Finlandiya polisi, 6 ay önce Fin-hududunu aşarak Finlandiyaya geçen ve iltica hakkı talep eden eski bir Estonya subayını Sovyet makam | larına teslim etmiştir. Diğer eski bir Estonyalı subay da halen Fin makamları tarafından tevkif edilmiş bulunmaktadır.
Erifre Komisyonuna bir muhtıra
Londra Radyosu, 20 (Basın - Yayın) — İtalyan Dışişleri Bakanı Kont Sforza Birleşmiş Milletler E-ritre komisyonuna bir muhtıra vererek, eski İtalyan müstemlekesi E-ritrenin bağımsızlığına taraftar olduğunu teyit etmişir.
Birleşmiş Milletler komisyonu, Eritrede halkın ne şeklide bir sta-
Nevyork, 20 (a.a.) — «Nevyork !tü isteiğinl tetkik etmiştir. Komis-Times. gazetesinin dün birinci say- y°n raporlarını hazırlıyarak Cenev-fasında tarihe geçebilecek bir mü- ( reYe dönecekir. rettip hatası mevcuttu.
Nevyork Timesin Berlin muhabiri «Deutschland Über Alles. her şeyin üstünde Almanya, adlı Alman mar şmı zikrediyordu. ____ ..____
Mürettip hatası neticesi marşın müteşekkil _______________ __________
I ismi «Deutschland Über Allies» nıüt âmiralm emrinde olarak MayAs ni-tcfiklerin üstünde Almanya olarak hayetinde Şimal denizinde r.ıanev-I yazılmıştır. ralar yapacaktır.
Büyük manevralar
Londra, 20 (Nafen) — Batı Birliği deniz kuvvetleri İngiliz, Fransız ve HollandalI harp gemilerinden olarak bir HollandalI
Serbest Fahra.
Bu ne perhiz!
• ••
Mücahit TOPALAK
saatlari
SAATÇİLERDEN ISRARLA İ8TEYİNİZ
WL0
n azı işlerimiz vardır ki, cid-den akıl ve havsalaya sığacak gibi değildir. Duyduğunuz veyahut gördüğünüz zaman, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demekten kendinizi alamazsınız. Bakın söyliyeyim, siz ne diyeceksiniz? Memleketimizde, bir taraftan gece ve gündüz tabanca ve bıçak taharrisi yapılır, vatandaşların üstleri başları aranır, şu kadar tabanca, bu kadar bıçak bulundu, sahipleri cezalandırıldı diye gazeteler yazar... Çünkü falan boyda bıçak, ve her hangi bir tabanca taşımak yasağı vardır. İyi, güzel!.. Elbette rastgelenin silâh ve bıçak taşıması ve gözü kararınca çekip havaya bile savurması doğru değildir; vatandaşların huzur ve emniyeti bakımından ben de, bu tedbiri çok yerinde görür ve karşılarım.
Fakat bir de gelin görün! As-
J"-11 Yazan . ■
| Sarıçizmeli |
kerî silâh fabrikaları müdürlüğü, tabanca satışını ekmek peynir satışından bile fazla kolaylık lara tâbi tutmuştur; son aylarda bütün kapılarını ve stoklarını ticarete açmıştır. Üstelik iktisadi devlet teşekküllerine, bankalara, D.D. yollarına ve daha bilmem nerelerdeki memurlara res mî tamimler gönderilmiştir.
Aman, durmayın alın! Hem ne kadar kolaylıkla mal sahibi olacaksınız, bir bilseniz!... Bedelini şu kadar taksitte ödeyeceksiniz! İsterseniz, sakın zahmet edip satış yerine kadar bile gelmeyiniz! Arzu ederseniz, ev adresinize teslime amadeyiz! Hele vidala deriden kılıflarını bir görseniz!...
Bu kadar kolaylıkla ve güler
yüzle satışa çıkarılan nedir, diyeceksiniz! Kok kömürü mü, yoksa basma ve amerikan mı? Veyahut traktör mü? Düşünmeyin! Fırsat bu fırsattır diye, edinilmesi tavsiye edilen şey, 7.65 çapında pırıl pırıl tabancalardır! Ve mermileri ayrıca çabadır!
Ne yalan söyllyeyim; benim böyle bir ticarete, ve böyle bir siyasete aklım ermiyor. Değil her hangi bir vatandaşın, hattâ resmî polis, zabıta ve bekçilerin bile silâh taşımasına lüzum var mıdır? Avrupa memleketlerinin hangi birisinde polis, bekçi, gümrük muhafaza memurları silâhlıdır? Hadi diyelim; bu kadar ileri değiliz; yahut, böyle görmüşüz, böyle gideceğiz! Fakat durup dururken bir silâh satışını kolaylaştırmanın hikmeti nedir? Kârı nedir?
Bizim bildiğimiz, silâh sahibine düşmandır! Hele onunla oynamağa hiç gelmezi
Renault ikiyüz kilodan w» biraz daha ağırdır. Tavan * gibi yüksek, dolab gibi geniştir. Bira fıçılarının şahı Gambriaus’a hiç benzemez; geniş bir alm, manası güç anlaşılır bakışları vardır. O a-deta, masallardaki devlere benzer. Resimden, şiirden ve şehir halkının kendisine anlattığı hikâyelerden çok hoşlanır. Bazı kış günleri, Ne-villy köprüsüne giden cadde üzerinden kimsecikler geçmediği zaman, büyük lokanta ve kahvenin kapıları kapanınca, baba Renault'u kısa kürklü ceketi içinde, başında yünden örülü bir başlık, geniş dizleri üzerinde mini mini bir köpek zorla ezberlediği şiirlerin aklında kalan mısralarını takrartadığını veya şarkı söyleriğini görürsünüz.
Otuz senedenberi resimle ve bundan daha fazla bir zamandanberi de ahçılıkla iştigâl etmektedir.. Baba Renault, Oise’da Trie - Le - Châ-teau’da doğru. Çok eskiden, sen-yörlerden birinin kendini Trie Renault’u diye çağırdığını gururla anlatır. Fakat bu köyün diğer şöhretleri de var. Onsekizinci asrın nihayetinde, Canti prensi buraya Jan -Jacques Rousseau’yu misafir etti. J. J. Russeau, Trie şatosunda «itiraflar.. Adlı eserinin birinci kısmını bitirdi, hem de büyük bir sevinç içinde. Rasseau şöyle anlatı8'o(r: «Orada geçirdiğim günlerin hatırasını yâdetmek benim için en büyük bir zevktir. Her defasında, oıaya büyük bir sevinçle geliyorrum. Oro-da, hiç sıkıntı çekmeden tasavvurlarımı tefsir edebiliyordum.... Bu
memleketin havası oldukça iyidir. Renault, pastacılığın sırlarını öğrenmek için Paris’e gittiği zaman, bir müddet bu havayı teneffüs etmekten mahrum kaldı.
Champ - Elysâes yakınında bir pastacının yanına çırak girdi. Saat ikiden beşe kadar verilen üç saat-lit tatil esnasında canı çok sıkılıyordu. O zaman, ne yapacağını bil-miyerek, resim galerilerini gezmeğe gidiyordu; galeriden galeriye dolaşarak bir gün, içinde resme karşı bir heves duydu. Hemen Martyrs caddesine koştu. Orada eskiciler vardı ve cebindeki bir kaç kuruşla resim bezleri ve tabloları alabilirdi. Tabiî bu alacağı şeyler çok eski olacaklardı. Fakat ne ehemmiyeti var. Nasıl olsa pastacılığı az çpk öğrenmişti. Hemen ressam Jacqumes Vil-lon’a koştu. Çabucak ahbap oldular. Villan Renault’a çok şeyler öğretti ve onu genç meslekdaşlariyle tanıştırdı.
Genç ressam Serge Crcuz, Re-nault’un bir resmini yaptı. Bu resimde Renault’u ağzında pipo, hayale dalmış bir vaziyette tasvir etmişti. Gassier demişti ki «Hiç kimse sizin hakiki karakterinizi tebarüz ettiremiyor.. Ve o da Renault'un gayet canlı ve her hususiyetini ifa eden bir resmini yaptı.
Renault bir çok ressamlarla sıkı fıkıya ahbap oldu. Her gün yemek leri beraberce yiyorlardı. Yemek bitince, Renalut gayet güzel espriler yapıyordu: Goerge Besson ve Fnan-cis Jourdain, bir akşam itiraf ettiler: Renalut’un yaptığı esprilerin altından kalkamıyorlardı.
Viviane Romance, Daniele Dar-rieux, Marle’ıne Deitnch ves.. Bu amatörleri, çok teshir ediyorlardı.
Lokantası çok rağbette idi. Müşterileri arasında yemeğine bayılanlar çoktu. Fransız komünist partisi komitesinden olanlar; «27 Kasım 1946 yı bekliyoruz. O zaman iki zafer kazanacağız, dedikleri zaman Renault şöyle cevap vermişti:
«Sizin kongrelerinizde yemeğin fiyatını yüz franga çıkaracağım, lokantasına, İngiliz ve Amerikalılar da geliyordu, zayıf (1) Renault hususî bir şekilde en güzel yemeklerini onlara ikram ediyordu, onlara ekseriye şöyle derri: «Yortunun ertesi günü IV Henrinin yemeği çok sevdiği dana butundan istermisi-
Henri IV ün aşkına ne yenmezki? O anda, ev eski bir Fransalı tavrı alırdı.
Bütün duvarlar resimle kaplıdır. Evin her tarafı resimle doludur. Bir bakarsınız kapı açılır, duvarı aydınlatan kırmızı, san, yeşil renk.
Baba Renault'un J. VVılıon tarafından yapılan resmi
lerin ortasında, Renault elleriyle tuttuğu biçimsiz tepsi üzerinde sallanan omlet tabakları olduğu halde, bir efsane kahramanı gibi içeri
Zevkini bilen herkes oraya gelir. Herkes bilir ki, fevkalâde günlerde ki her gün onun için fevkalâdedir.— baba Renault kendisine krallara lâ-yik - bilhassa Henri IV e lâyık - bir yemek hazırlanacağını bilir.
Kral Renault - arkadaşları dişine öyle derler - yirmibeş denberi Puteaux’da oturmaktadır. Yirmi beş senedenberi bütün aşkını güzel mutfağına ve resimlere hasretmiştir.
Bütün artistler ve sanatkârlar bilirler ki, Venise’de küçük bir meydancağızda heveskâr bir ahçı oturmaktadır. Orada, bir resim veya bir tablo mukabilinde yemek yenebilir. Paris’te ne kadar ressam varsa ceplerine metelik bile koyma-
dan, kollarının altına bireT sıkıştırdılar mıydı, Seine nehrini ^fişıp doğruca baba Renault'un yanına yemek yemeye, içmeye, gevezelik etmeğe gibedr.
Dünyanın en mes’ut adamlarından biridir vesselam!-..
r
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi İkinci Tertip Kıymetli Eşya Piyango Listesi
Piyango 23 Nisan 1950 tarihinde, Pazar günü saat 15 te Kurum Salonunda İkinci Noter — * «•-«»— «- •-•’ *-«-
Biletler bir lira satılır-
Adedi
________ ve temsilciler huzurunda çekilecektir, fiyatla Kurum Merkez ve şubelerinde, bayilerde
Cinsi
Kıymeti Lira
Ev Kamyon Taksi Traktör (pulluksuz) Motosiklet Buz dolabı
Oda takımı (2 koltuk. 1 kanepe) Dikiş makinesi
Filips radyo (5 lâmbalı) Yazı makinesi
Taban halısı (4.50 m2) Hah seccade (2.50 m2) Sofra takımı (6 kişilik) Elektrik ütüsü
Pulluk
Kol saati (10 taşlı) Cep saati (15 taşlı) Duvar saati (15 günlük) Kadife masa örtüsü Battaniye Bavul
Kadın ropluk kumaş Kadın mantoluk kumaş Erkek kostümlük kumaş Erkek paltoluk kumaş Kadın çantası Para çantası Erkek çorabı Kadın çorabı Kravat İpek mendil Dolma kalem Traş makinesi Cep feneri Masa saati Kadın eldiveni Erkek eldiveni Keten masa örtüsü Erkek gömleği Erkek pijaması Altı kişilik, çay takımı Keten mendil Küçük çakı Resim albümü Not defteri Kurşun kalem Çocuk kitabı
14.801
150.000
(140)
Sayfa: *
ZAFER
Bunlar zamanımızın en mert, en cesur ve usta silâhşörleridir
Hayatım maceralarla dolu olarak geçti. Şu gördüğünüz iki büyük gemi benimdir. İçinde bulunan yedi yüz silâhşor de benimdir. Ve bunlar zamanımızın en mert, en cesur ve usta silâhşörleridir.
Haşmetpenah!... Yıllardanberi cesur silâhşörlerimle denizlerde dolaşıyorum. Hiç bir tehlike benim gözümü yıldırmadı. Tehlike vejÖlm, benim üzerine atıldığım jlShzız dostumdur. Yazık ki ben onların üzerine atıldıkça onlar benden uzaklaşır.
Haşmetpenah!.. Bütün Avrupa devletlerinden yardım istediğinizi işittim. Sesinize kimse cevap verdi mi bilmem!.. Fakat sesiniz benim kulağıma geldi. Düşündüm ve kararımı verdim.)
Bir an sustu. Sonra birdenbire altın İşlemeli kınından kılıcını çıkararak imparatora uzattı:
(Haşmetpenah!... Bütün adamlarım, gemilerim, silâhlarım fle kılıcımı bu mukaddes şehrin müdafaası uğrunda size takdim etmeğe geldim!..)
İmparator, nereden geldıgı bilin miyen bu adama hâlâ garip bir dalgınlıkla bakıyordu. Kimdi bu adam?
Gayriihtiyarı gözleri yaşardı. Binlerce insan bu tuhaf nutku dinlemişti. Ve tarifi mümkün ol-mıyan anî bir sükût husule gelmişti. Sanki bu binlerce adam nefes almıyordu.
İmparator biraz sonra kendine geldi- Uzanan kılıca baktı. Sonra elini bu levend boylu adamın o muzuna koyarak:
(Kumandan!.. İsa’nın bize lütfettiği bu kahraman kılıcı takdis ederim! O kılıç yine sizin belinize yakışır. Hıristiyanlık âleminden bize ilk defa uzatılan bu asil eli sıkmakla bahtiyar olacağım!.)
Ve, Justinian’ın elini hararetle sıktı.
Akabinde, bütün Halici ve Boğazı çınlatan müthiş bir sevinç fivâzesi yükseldi..
Sanki İstanbul kurtulmuştu!..
Sanki Türk tehlikesi artık bertaraf olmuştu!..
O gün İstanbul çılgınca bir sevinç içinde çalkandı!..
Jan Justiniani gelmişti!.
Hiç kimse onun kim olduğunu sormuyordu, getirdiği askerin şayiamı da soran yoktu.
★
Velakema Sarayında muhte-bir kabul merasimi hazırlığı lı. Saray baştan başa donatıl-:ı. Ta uzaklardan Saray kapı-gelinceye kadar bütün sokak hassa askerleriyle muhafaza iyordu. Büyük saray kapısının ^de bütün devlet erkânı sıkmıştı. Geniş merdivenlerin iki tarafında sırmalı elbiseli saray memurları duruyordu. , J-âö -thısıinlani geliyordu!.
Karaya çıktığı günün ertesi günü idi. İmparator onu resmen kabul edecekti. Büyük taht salonu, göz kamaştırıcı tarihî eserlerle doldurulmuştu. Som altından sütunların ortasında İmparatorun muhteşem tahtı vardı. Ve Kostan-tin bu muhteşem salonda aziz misafirini kabul edecekti.
Nihayet Cinevizli Kumandan Jan Justiniani görünudiL Alkışlar ve dualar arasında iki tarafına mağrur selâmlar vererek sarayın büyük merdivenlerine geldi.
O ilerledikçe arkasından bütün devlet erkânı da geliyordu.
Taht salonunun ihtişamı, bir an Justiniani’nin gözlerini kamaştırdı. Altın bir taht üzerinde Bizan-sın tarihî elbiselerine bürünmüş olan Kostantin’i âdeta tanıyamadı.
İmparator da ayağa kalkmıştı. Aziz ve kahraman misafirini karşıladı. Salon yüzlerce sırmalı elbiseli saray adamı ile dolmuştu.
Kostantin, Justiniani’nin elinden tutup sol tarafına geçirdi. Ve sonra orada bulunanlara hitabetti:
(Muhterem BizanslIlar!.. Yeddi İlâhiye mevdu şehrimizin imdadına ilk defa olarak gelen asil Jan Justlniani’yi hararetle selâmlıyorum. Şehrimize neşe, cesaret ve iman getirdi. Ben, Bizans imparatoru, Paleoloğların meşru vârisi ona, muhasaranın devamı müdde-tince bütün sûrları muhafaza edecek olan kara ordularının Başkumandanlığını, Protostratorluğunu veriyorum. Aziz dostumuz Jan Justiniani, ef’al ve harekâtında tamamen serbesttir. Vereceği emir ler, imparatorluk emri olarak telâkki edilecektir. Bütün icraatından sorumsuzdur.
Şimdilik kendilerine Limni ada sı beyliğini ihsan ediyorum. Türk lerl Bizans Sûrları önünden geri çekilmeğe mecbur ettikten sonra da ne isterlerse o kendilerine verilecektir.
BizanslIlar!. Kara orduları Başkumandanım sevgi ile selâmlayınız!...)
Müthiş bir alkış koptu.
Franzes bu arada Başvekil No-tarasa bakmakta idi. Başvekil No-taras hafifçe sararmıştı. Franzes de düşünceli görünüyordu.
Merasim sona ermişti,
Şimdi Taht salonunda yalnız en yüksek devlet erkânı ile CinevJz-li ve Venedikli kaptanlar kalmıştı. imparator alelacele İstanbulun müdafaası plânı üzerinde bir müzakere açtı.
(Yarın, derhal sizin küçük demir toplarınız, arbaletleriniz sûrlarda münasip gördüğünüz yerlere yerleştirilmeli ve cesur askerleriniz de gruplara ayrılarak vazifelerine başlamalıdır.)
Justiniani cevap verdi:
(Yarın derhal bu İşe başlıyaca-ğım. Evvelâ sûrları dolaşmalıyım. Müdafaa tertibatını ona göre hazırlamalıdır.)
Franzes söze karıştı:
(Haşmetpenah!.. Tekfur Sarayı yakınında, Halicin içinden itibaren arazinin düzlüğünün kaybol duğu yere kadar uzanan sûrun kenarında vaktiyle mevcut olan derin hendek tamamen dolmuş bir haldedir. Eğer bu hendek yeniden açılmazsa Türklerin sûrlara yaklaşmalarını hiç bir suretle menedemeyiz.)
— Hakkın var Franzes.. Öyle değil mi Notaras?
Notaras can sıkıntısı ile cevap verdi:.
— Öyledir Haşmetpenah...
Kostantin orada bulunanları süzdü. Sonra üç kadırganın kaptanı olan Senyör Alvazio Diedo'ya bakarak durdu. Senyör Kaptan İmparatorun bu bakışı karşısında derhal atıldı:
— Emrediniz Hagmetpenalı*,.
— Senyör Kaptan!.. Tekfur sarayının takviyesini size bırakıyorum. Kara sûrunun son kısmında yüz adım uzunluğunda ve sekiz adım derinliğinde uzun bir hendek açtırmak icabediyor. Gemilerinizde her halde hıdematı şakka-da kullanılan mücrimler vardır. Bu hendeğin onlar vasıtasıyla kaz dırılmasinı sizden rica ediyorum.
Senyör Kaptan neşe ve cesaretle cevap verdi:
— Haşmetpenah!... Evvelâ, Cenabı Hak ile bütün hıristlyan âleminin şeref ve haysiyeti için, saniyen, Türkler tarafından zapte-dilmek tehlikesine maruz kalan İmparatorluğunuz hakkında beslediğim muhabbetten dolayı mülkünüzün kuvvetli olması için... Bu maksatla, derhal demir alıp kadırgalarım İle Kinejion (Balat ve Ayvansaray tarafları) kapısına doğru gideceğim. Orada karaya çıkıp bütün maiyetim ile birlikte çalışacağım. Herkes kemali gayretle hissesine düşen hendek kısmını kazacaktır.) (1)
(Devamı var)
(1) Slomberje, Sayfa 50..
Aranıyor
Acele temiz bir jeep aranıyor. Müracaat: Adliye yanı Gençağa ap. kapısı ağzında tütüncü İsmail Şen -türk’e. (734)
Fransuva, sözlerini bitirince Mari'yi kucakladı ve aşkının bütün samimiyetiyle mırıldandı:
— Mari, Mari. kimseyi kıskanmayınız. Dünyada benim için sizden başka hiç bir kadının mevcut olmadığını bilmiyor musunuz? Şekerim benim kalbim sîzindir; siz, o kalbin hâkimi mutlakı, biricik sultanısınız... Ve o kalp çarptığı müddetçe hep böyle olacak benim güzel kraliçem!...
Dudakları birleşti.
Bir kaç adım ötelerinde, uzun siyah tüller altında dimdik duran Katerin onlara bakıyordu. Oğluna atfettiği nazar garip surette müstehzi, küçümser ve hattâ ha-karetâmiz idi. Fakat, gelinine atfettiği nazar pek zalimane, teh-ditkâr olduğu gibi o bakışta: müthiş, sönmez, affetmez ve tatmin edilmesi için, ne kadar menfur ve câniyane olursa olsun, her türlü çareye baş vurmaktan çekinmi-yen öldürücü bir kin şulesi parlıyordu.
Acaba Katerin. son derece merhametli, şefkatli halim, iyiliksever. Kimseye bir zararı olmıyan bu melek haslet küçük gelinine neye bu derece zalimane bir kin besliyordu?
Belki, bu kininin sebebini kendisi bile söyliyemezdi. Belki dt ona, oğlunu sevdiği için kinlen-mişti.
Katerin, kapıyı yavaşça kapadı Sonra, mümkün olduğu kadar gürültülü bir surette kapıyı tekrar açtı ve içeri girdi.
m
ANA VE OĞUL
Bu kapıdan bu suretle yalnız Ana Kraliçe girebilirdi; başkası bu müsaade ve hakka malik değildi. Bu sebeple, kral İle eşi, kendilerini rahatsız edenin kim olduğunu anlamak için başlarını çevirip bakmağa bile lüzum görmediler. Henüz iki çocuk oldukları cihetle hemen birbirlerinden av rıldılar ve saray âbab ve teşrifatına uygun olarak resmî bir vaziyet aldılar.
21 - 4 -1950
Son Model Otomatik Tuşlu
Toplama, çıkarma, bölme ve çarpma dört ameliyeyl birden yapan rlünyaca tanınmış ve çoktanberi beklenilen;
EVEREST
marka hesap maklnalanmızdan pek yakında bir miktar geleceğini sayın müşterilerimize arzederiz.
Arzu edenlerin şimdiden isimlerini mağazamıza kaydettirmeleri rica olunur.
Mümessili
Balıkçı Kardeşler Kollektif Şirketi
Posta Caddesi 31. Telefon: 15163
f'
T. İŞ BANKASI
TASARRUF HESAPLARI
1 Haziran İkramiye Çekilişi
Büyükada'da KÖŞK Ankara'da DÜKKÂN
Ve Çeşitli Para İkramiyeleri
Bankamızda 1 Mayıs 1950 tarihine kadar açılmış 150 hesapları bu çekilişten faydalanırlar.
lira
bakiyeli tasarruf
Hesaplarında 650 lira ve bundan fazla mevduatı olanlar her 500 lira için ayrı bir Kur’a numarası alırlar.
— 7 —
Her ikisi de, suçüstü yakalanmış suçlular gibi kıpkırmızı kesil mîşlerdi. Birbirlerine hazin hazin baktjlar. Bu bakışlarda, başbaşa geçireceklerini ümit ettikleri tatlı dakikalar esnasında böyle rahatsız edilmiş olmalarından doğan teessür beliriyordu.
Katerin, bu bakışları da gördü ve mânasını da anladı. Gelinine hainane bir nazar fırlatırken ince dudaklarını ısırıyordu. Kızcağız şimdi mütevekkil bir kurban vaziyetine düşmüştü.
Fransuva, anasını görünce kaş larını çatmıştı. Böyle ânî olarak baskına uğramanın husule getirdiği ilk üzüntü şimdi gizli bir hid dete münkalip olmuştu. Bu hiddete, anasının içeri girmesini menetmeği düşünemediğinden mütevellit üzüntü de karışıyordu. Hem. bu iğbirarını gizlemeğe de lüzum görmedi.
Oğlunun yüzünden, içinden gc çenleri okuyan Katerin, müteessir bir tavırla;
— Sizi rahatsız mı ettim, oğlum? dedi. Heyhat! Hissizleştirdiği gençler tarafından fena karşı lanmak ihtiyarlığın talihidir.
Ve müteakiben, birdenbire taarruza geçerek;
— Fransuva, tatlı tatlı sevişiyor sunuz; tabiî, hakkınızdır bu... Fi kat, her şeyin bir vakti vardır ve siz bu va.ıti pek fena intihap ediyorsunuz. Niçin öyle mi?... Etrafınızda son derece vahim hâdise ler cereyan ediyor. Siz, ya bunların farkında olmıyorsunuz veya hiç aldırış etmiyorsunuz!
Sabrı tükenen Fransuva:
— İlâhi, Madam! diye bağırdı,
söyleyiniz bakalım, ne İmiş o va him hâdiseler?
Katerin, hâdiselerin vahametine Allahı şahit göstermek İstiyormuş gibi kollarını havaya kaldırarak:
— Belki bir şeyden haberiniz yoktur! Bereket versin ki ben va rım ve sizi siyanet ediyorum.
Sonra, oğlunun elinden tutarak bir pencerenin yanına götürdü, pencereyi açtı ve elini uzatarak:
— İşte, dedi, balanız ve dinle-yiniz.
Fransuva, hiç heyecanlanmadan:
— Görüyorum, dedi, haşarat yatağından fırlayan eli sopalı dilenci, serseri makulesi heriflerin sürülerle sokaklarda dolaştıkları nı görüyorum. Ben o dilenci makule serserilerin —Evet, Madam, onlar en âdi serserilerdir ve bildiğim, tanıdığım mert ve cesur milletimle hiç bir benzerliği oi-mıyan bayağı rezil takımıdır— bağırdıkları: -Gebersin Protestanları...- diye âvaz âvaz haykırdıklarını işitiyorum... Bunda beni telâşa düşürecek hiç bir fevkalâ delik görmüyorum.
— Bu milletin sesini işiteceğiniz vakit telâş etmenizin zamanı geı-miş olduğuna belki hükmedeceksiniz; zira, Fransuva-; gördüğünüz ve işittiğiniz sizin milletiniz ve onun sesidir; dediğiniz gibi öyle âdi serseri makule herifler değildir onlar.
— Oh! Madam sizce öyle imiş, öyle olsun. Böyle âdi bir şey için sizi üzmek, muazzep etmek istemem... Pekâlâ, o bağırıp çağıranlar benim milletim olsun...
Bellamy Cinayeti i
ZAFERİN POLİS TEFRİKASI Yazan: Frances Noyes Hart
Çevireni S. Yazıcıoglu
— 7 —
Kır saçlı, biçimli başıyla, muntazam omuzları arkadaşlarının hepsinden yüksekte kalan Charles Stuyvesant tatlı bir tebessümle yerine geçti.
— Numara 12, lütfen siz de oturunuz; ve hepiniz Ulu Tanrının yardımıyla Stephen Bellamy ve Susan İves dâvasını dürüst ve namuskârane bir surette takip edeceğinize ve haklarında kanuna ve delillere göre haklı ve dürüst bir hüküm vereceğinize yemin eder misiniz?
Vakur ve ciddî bir tavırla verilen cevabın arasında kızıl saçlı kız,
— Simdi ne olacak? diye mırıldandı.
— Bilmem. Belki celseyi tatil ederler. Yok, yok.. Bakın, hâkim jüriye hitap ediyor.
Hâkim Tamer'in kalın sesi, çıt çıkmayan salonun içinde mehlp bir akisle çınladı.
— Sayın Jüri âzası! Size şimdi mııtad olan tenblhatta bulunmak mecburiyetindeyim. Bu dâvayı a-ranızda bahis mevzuu etmiyecek-siniz. Hattâ, kendi şahsınızdan gayri hiç kimseyle bu dâvaya dair fikir taatl etmiyeceksiniz. Bu dâva haklımda hiç bir fikir beyan etmiyeceksiniz. Bu dâvaya dair ne siz kimseye bir söz söyliyecek-siulz, ne de kimsenin size dâvanın herhangi bir safhasına müteallik olarak bir söz söylemesine müsaade edeceksiniz. Şayet böyle bir hâdise vâki olacak olursa, meseleyi derhal mahkememize ihbar edeceksiniz. Dâvâlı tarafın müdafaasını dinlemeden bir hüküm ver memeğe gayret edeceksiniz; hükmünüzü verirken sadece ve sadece kanunu nazan İtibare alacak siniz; bunun için de mahkememizin vereceği hükmü bekllyeceksi-niz; zira daha evvel kanuna muvafık bir hüküm vermenize imkân yoktur. Binaenaleyh lütfen hükmünüzü vermezden evvel bekli-yeceksiniz. Celse öğle tatili İçin saat bire kadar talik edilmiştir.
Kızıl saçlı kız, her biri birer fin can kadar yerinden oynamış gözlerle muhabire döndü,
— Birden evvel buraya gelml-yecekler mi?
— Hayır, gelmiyecekler.
— O vakte kadar biz ne yapacağız?
— Yemek yiyeceğiz. Köşe başında ufak bir yer var, hiç de fena değil.
Kızıl saçlı kız, eliyle hayır, der gibi İşaret ederek,
— İmkânı yok. Bir lokma yemek ylyemem; kabil değil, ilk defa tiyatroya gittiğim zaman da böyle olmuştum. Yedi yaşında 1 dim, lılç unutmam. En ön 9iranm ortasında tıpkı bugünkü gibi otur muş, yerimden kınuldhmamış-tım. Mürebbiyem! zorlamış, tam üç çeyrek saat evvel gitmiştim. Midem bulanarak, fenalıklar geçirerek oturmuş, beklemiştim. Perdenin arkasından no gibi harlku lâde, garip ve müthiş bir âlem var acaba diye meraktan deli olmuştum. Heyecandan, korkudan öyle bir hale gelmişim kİ, perde bir denilire açılınca bir feryat kopardım, herkes olduğu yerden bir karış havaya sıçradı. Şimdi de tanuu iniyle ayni haldeyim.
— Pekâlâ.. Kendinizi biraz tutsanız iyi olur. Öyle feryatlar buralarda pek hoşa gitmez. Eğer uslu uslu oturur beklerseniz, gelirken belki size bir elma getiririm. Ama vaadetmlynrum, belki diyorum.
Öteki elmayla döndüğü zaman hâlâ olduğu yerde kıvrılmış, tes-tekerlek gözlerle jürinin bölmesine bakarak oturuyordu. Nankörce elmaya bakarak,
— Vakit gelmedi mİ,
— Geldi. Ne duruyorsunuz, yekenize. Cebimde bir şey var, elmayı yeyin de göstereyim.
— Nedir?
— Jürinin listesi. İsimleri, adresleri, meslekleri, bütün tafsilâ-tiyle. İçlerinden ikisi daha otuzuna gelmemiş, üçü kırktan aşağı, dördü elliye yakın, ikisi altmıştan aşağı, yalnız birisi altmış ikt yaşında. Üçü tüccar, ikisi menim*, İkisi çiftçi, birisi sigortacı, birisi muhasip, bir tanesi radyo mütehassısı, biri kuyumcu, biri de ban kach Hiç de fena bir liste değil, bence. İçlerinde yabancı kalan sadece Charles Stuyvesant, Nevyor-kun en zengin bankacılarından biri.
— Kızıl saçlı kız,
— Halinden belliydi! dedi, gelince ne yapacaklar?
— Uslu otururlarsa savcı onlıu ra güzel bir nutuk verir.
— Savcı kimdir? Tanınmış bir adam mıdır?
(Devamı var)
RADYO
1
L
Fransuva, büyük bir sükûnetle söylediği sözleri müteakip eliyle pencereyi kapadı ve gelip yerine oturdu.
Katerin öyle kolay kolay şaşkınlığa uğrayacak ve uğratılacak bir kadın değildi. Bununla beraber, insanı şaşırtan bu sükûnet karşısında bir an kadar mfinevi-yatı sarsıldı... Ama, bu hal uzun sürmedi. Derhal kendini topladı ve telıditkâır, korkunç bir sesle homurdandı:
— Bu milletin tehditlerini ve bağırmalarını size tevcih ettiklerini işittiğiniz zaman belki telâş edersiniz. înşaollah, o vakit geç kalınmış olmaz.
— O vakit, ben de onların üzerine muhafızlarımdan bir bölük gönderir en fazla bağıranları yakalatır muhakemeye filân lüzum kalmadan hemen şehrin muhtelif dört yol ağızlarına astırırım... E-min olunuz, o zaman asayiş ta-mamiyle tesis edilmiş olur.
Katerin, içinden:
— Oh! Bu fikir senin değil!... Onu sana o sefil serseri, o felâket baykuşu Boröver telkin etmiştir!... Ama, sonuna kadar mücadele etmeden mağlûp olduğumu itiraf etmiyeceğim...
— Oğlum, şimdi yapmakta olduğunuz gibi işlerinizin başından uzaklaşmış olmasaydınız, durumun pek vahim olduğunu ve çok dikkatli bulunmanız icabedeceği ni anlardınız. Sizin nefinize olarak her şeyi dakikası dakikasına haber alan annenizin, bildiklerini size söylemesine müsaade ediniz.
— Madam, ben de. her şeyi öğrenmek isterim».. Söyleyiniz; büyük bir dikkatle sizi dinliyorum.
Katerin, keskin gözüyle oğlunu süzdü, içinden geçeni, yüzünden anlamak istedi. Ciddî mi söyleme si yoksa alay mı etmesi lâzımgele-cekti, buna bir türlü akıl erdi-remiyordu; bu sebeple de üzüntü içinde idi. Fakat, Fransuva hiç o ralarda değildi; anlaşılmaz bir hali vardı. Anası bile onun gizli
BULMACA
ANKARA RADYOSU Cuma — 21/4/1950
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 MUzik: Neşeli Parçalar (Pl.
7.45 Haberler ve Hava Raporu ' 1 8.00 Müzik ıTürküler (Pl. 8.15 Müzik: Film Müzik)
8.25 Günün Programı.
8.r --
12.:
12.!
12. ;
13. ı
13.1
13.:
13.-
14.1
Müzik: Schubert Mi Bemol Majör Trlo’dan Kısımlar (P1.)
Çalan: Münih Oda Müridi Birliöi. Kapan ıg.
Açjlıg ve Program M. S. Ayarı. MUzik: Şarkılar Haberle MUzik: ler (Pl. öğle Gazetesi.
MUzik: Dört Güzeller Söylüyor (Pl.) Akşam Programı. Hava Raporu ve Kapama.
Açı)ıe ve Program. M. S. Ayarı.
17.58
18.00
18.00 Müzik: İnce Saz (Beyatl Faslı)
18.30 Konuşma: (Serbest)
İS.45 Müzik: Hafif Müzik (Pl.)
19.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: (Tarihi Türk Müzi&l).
20 00 Müzik: Uvertürler (Pl.) 20.1G Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: Hafif Şarkılar (Pl.)
21.00 Konuşma: (Türkiyode Marshall
31.15 Müzik: Devlet Konscrvatuvarı Orkestrası.
22.00 Konuşma.
22.15 Müzik: MİM Nancy Evansdar Soloları.
22.45 M. S. Ayan ve Haberler. 23.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU Cuma — 21/4/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Karışık Türküler (Pl.)
13.30 Hafif öğle Müziği (Pl.)
13.50 Şarkı ve Türküler.
14.30 Serbest Saat.
(Konuşma voya mûsiki
14.45 Dans Müziği (Pl.)
15.00 Programlar ve Kapama.
17.57 Açılış ve Programlar.
18.00 Dans Müziği (Pl.)
15.30 Harp ve Piyano İle hafif melodiler (Pl.)
18.45 Memleket Türküleri.
19.00 Haberler.
19.15 İstanbul Haberleri.
19.20 Radyo Senfoni Orkestrası Konseri 20.00 Saz Eserleri.
20.15 Gelir Vergisi Saati.
1 — ivedi,
hırs 3 — Ask — Tersi
Mümkün, tersi: Gelenek 5 — Tersi: Çekişme İle 6 — İİAve, kalın sicim 7 — isler 8 - Asimin Sevgilisi, bir imtihan sekil 9 — Kısa zaman, ilgili, bir uzuv 10 -Bir renk, küçük ırmak 11 — Bir ilçemiz bir deniz vasıtası.
yukarıdan aşağıya:
l — îşçi, oturma 2 — Cereyan eden, asgari 3 — Asker, evli olmayan, vl 4 — Tersi: Vilayet, bir renk, bir harfin oku-nuğu. ayı yuvası 5 — Tersi: bir kıta 6 — Su. vilayet 7 — Kepazelik 8 — Bir hayvan, nl. bir uzvumuz, dahi 9 — İste, anlre. bir hitap 10 — ünıid eden, yürlllükte olan 11 — İnleyen, ceketin aliına giydiklerimiz don.
Tertibeden: N. Ü. Dünkü Bulmacamızın Halli:
San
1 — Serapa, Isa 2 — Selûse, akar 3 — Elaml. ağaya 4 — Rami, aramaz 6 — Asi. emilen 6 — Pe. amiyet 7 — Ariyet, ba 8 — Asalet. İla 9 — ikamet, lota 10 — Sayan, bftab 11 — Araz, kasaba.
31.00
Dinleyici İstekleri.
(Türk Müeiğl) istanbuida fikir *e »arıat hareket lerl.
Konuşan: fjevket Rado-
Ara MUzlftl (Pl.) Fasıl Heyeti Konseri. *Beyatl» 1 — Peşrev 8 — Çtfcntac deruni dilden 3 — Nice bir aşkınla t — Oeetl sevdalarla ömrüm 5 — Kalbim yine üegün 6 — Taksim 7 — Niçin ' geçme» acep 8 — Çıka -lım saydı şikâra 9 — Oülyüzlll-lerln şevkine 10 — 8a» semaisi. Kon sert o (Pl.)
Tango ve Rumbalar (Pl. ) Haberler.
Dans Müziği (Pl.)
Programlar ve Kapanış.
I
8ayfa:s
Mevsimin Kumaş
Fiatları
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık
260 krş.
290 krş.
375 krş.
ORTAÇ :
Anafartalar Cad. Adliye k)r„.
Köşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11135 Anka, r
3500 Kilo bakır tel
satın alınacak
r
'■
50 Central Park South New - York N. Y.
TELGRAF: SAN MORITZ — NEW - YORK
$T MORITZ
ON-TME- PARK
'Huu CjtKdci.
NEW YORKA GİDİYORSANIZ 1000 ODALI 1000 RADYOLU 1000 TELEVİZYONU)
ST. MORITZ
Oteline ininiz
İr
ır)
1
Avrupadan gelen iş ve resmî heyetlerin lokalidir
Konforu, Amerikan ve Türk yemeklerinin nefaseti, lüks kahve salonları, bar ve kabaresi New Yorkta taranmıştır.
Odanızı evvelden yazarak temin ediniz TÜRKÇE DE MUHABERE EDİLİR Sahibi: Marmara Adalı Charles G. Taylor ADRES: HOTEL St. MORITZ
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — Elektrolitik bakırdan Avrupa malı soğuk çekilmiş sert ör-• güîü ve 10 mmz maktamda 3500 kilo tel teklif verme usulü ile satın
alınacaktır.
2 — Bu cins telden elinde mevcudu olanların 20 santim uzunluğunda birer nümune ile tekliflerini 2/5/950 tarihine kadar Müessese Umum Müdürlüğüne göndermeleri ilân olunur.
(2426)
r
İkbal'in Hayat, Fikir ve Sanat hakkında konferans
‘a
Pakistan Sefiri Sayın Mian Bcşir Ahmet, Pakistan'ın milli şair ve filmofu İkbal’in ölümünün 12 nci yıldönümü münasebetilc, 21 Nisan 1950 günü saat 17.30 da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesinin büyük konferans salonunda İkbal’in hayat, fikir ve san’atı hakkında İngilizce bir konferans verecektir. Konferansın Türkçe tercümesi okunacak ve İkbal’in bir kaç şiiri terennüm edilecektir.
10.000 Ton çimento alınacaktır
1 — Banka ihtiyaçları için 10.000 ton Türk normlarına uygun port-ûnd çimentosu alınacaktır.
I 2 — Bu çimentonun teslim müddetleri, teldik evsafı, fiatları ve |u ihale ile ilgili diğer esaslar hakkındaki şartnameler Ankara’da İler Bankasından ve İstanbul’da (Tünel pasajı Dervişzade hanında 11-iank ve Temel Sondaj ve Artezyen Limited ortaklığı) ndan bedelsiz 0-irak tedarik olunabilir.
I — Şartnameye uygun teklifler kapalı zarfla en geç 6 Mayıs 950 «umartesi günü saat 13 e kadar Bankamıza tevdi edilmiş olacaktır. I Postada vaki olacak gecikmeler ve telgrafla yapılacak teklifler kaili edilmez.
4 — Kapalı zarflara 30.000 liralık teminat mektubu veya makbuzu konulacaktır.
5 — Kapalı zarflar 8 Mayıs 950 Pazartesi günü saat 10 da Banka atın Alma Komisyonunda açılacak ve Banka İdare Meclisinin kanarının sonra ihale neticelendirilecektir.
I 6 — Banka bu ihaleyi yapıp yapmamakta veya işi dilediği müessese-f vermekte tamamen serbesttir. (2308)-(253)
flo
‘Af
// z/yzyzzczzzz^ vtzf'dr', ız/z yÂcZZzyzAZz Z^ZZİZlZ^y.
AST/?A amyjzzdbz çoz/ert
T. H. K. UÇAK FABRİKASI
Doğrama
Panjor Mobilye
Sipariş kabul etmeye başlamıştır
Ehven
İyi kalite ve garantili
İş yaptırmak isteyenlere memnuniyetle hizmete hazırdır.
MÜRACAAT?
Fabrika: Tel. 31437, 31438 den ve 14 ve 16.
Satış Mağazası: Anafartalar caddesi Konya sokak Tarko Han No. 29 — Tel: 16091.
J
Ankara İl Seçim Kurulu
Başkanlığından
Beypazarı ilçesinde mukim kaymakamlıktan emekli Avukat İhsan Deniz’in Ankara milletvekilliğine bağımsız olarak adaylık için 18'4/ 1950 gününde Kurulumuza müracaat eylediği Milletvekilleri Seç mi Kanununun 38 inci maddesi gereğince ilân olunur.
aurâ
Giriş serbesttir.
seyyap foto&rafci
DÜŞÜNMENE LUZUM KALMADI :
Guneşde, yağ
IPRHFARM* mCesseses
İSTANBUL
rl)MA KUTUSU
PARLAK ALAMINÜT KARTI Piyasaya çıktı.
menfaatidir.
İlân
(Künk Yaptırılacak)
1 — Kalıpları idaremizce verilmek üzere 15000 tane 1, 2, 3 vc
4 delikli beton künk yaptırılması işi kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konmuştur. I
2 — Tahmin edilen bedel (39650) liradır. I
3 — Bu işe eit eksiltme ve fennî şartnameler Ankara Telefon t]
Müdürlüğünde görülebilir. —
4 — Eksiltme 5/5/1950 Cuma günü saat 15 de Ankara Tele |
fon Müdürlüğünde yapılacaktır. fl
5 — Geçici teminat (2883) lira 75 kuruştur. Ü
6 — Eksiltmeye gireceklerin geçici teminat makbuzlarını ve ■
kapalı zarfları ile beraber kanuni vesikalarını noksansız olarak I Ankara Telefon Müdürlüğüne vermeleri ve postada vaki olacak I gecikmenin kabul edilemiyeceği ilân olunur. (2505) |
Daktilo Alınacak
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığından:
Fakültemize 150 lira ücretli bir daktilo alınacaktır. İstekliler n lüzumlu belgeleriyle birlikte Fakülteye başvurmaları. (2425)
,l1"" I I' I—)
Çocuk Esirgeme Kurumu Gene!
Merkezi İkinci Tertip
Kıymetli Eşya Piyangosu
Çekilişe az bir zaman kalmıştır. Bir liralık biletle şık bir ev kamyon, taksi otomobil, traktör, motosiklet, radyo, saat, kum.-ş gibi 150.000 liralık 14.000 küsur parça hediyelerden birisini kazanmak sizin için bir talih işidir. Bu güzel vesile ile de yoksul çocuk dâvasına yardım etmiş olacaksınız. (700)
Ankara İl Seçim Kurulu
Mecmua ve Gazete Bastırılacak
'"irk Hava Kurumu Gene! Merkezinden:
300.000-400.000 Adet Jüt Hububat çuvalı satın alınacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genci Müdürlüğünden?
1 — Havacılık ve Spor mecmu asiyle Köylü gazetesinin baskı işi, Detin ve kapak kâğıtları matbaa ya ait olmak, baskı işi Ankara’da fepılmak ve bir yıl devam etmek şartiyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Mecmua ve gazete baskıları ayrı ayrı ihale edileceği gibi *ırTMiJ7 birden de verilebilir.
— Mecmuanın muhammen bedeli (12.000), muvakkat teminatı 0), gazetenin muhammen bedeli (9.000), muvakkat teminatı (675) adır.
İhalesi, 28 Nisan 1950 tarihine ıaslıyan Cuma günü saat 15 de urkez binasında Levazım Müdürlüğü odasında yapılacaktır.
5 — İstekliler, usulüne göre ka patılmış teklif zarflarına teminat fektup veya makbuzlarını da ko yarak ihaleden bir saat önce komisen Başkanlığına teslim etmelidirler.
6 — Kurumumuz ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. (705)
Asgari 300.000 ve azamî 400.000 a-det jüt hububat çuvalı satın alınacaktır. j
Teklif vermek istiyenler, bu işe ait şartlaşmayı Ankarada Genel Mü dürlük Malzeme Müdürlüğünden, İstanbulda Beşiktaştaki Afyon ve Malzeme İşletmemizden 2.5 lira kar şılığında tedarik edip tekliflerini, 31/5/1950 tarihine kadar tevdi etmelidir.
Ofis, 2490 sayılı kanuna tabi olmadığından bu siparişi kısmen veya tamamen dilediğine verip vermemekte serbesttir. (2
(Mete Spor Gençlik'Kulilbü)
Yararına
Büyük Sinemada;
3/5/1950 tarihine rastlayan
Çarşamba gecesi muhteşem Müsamere
Kıymetli Ses Sanatkârı
MUALLÂ MUKADDER
Sabite Tur - LÛtfi Güneri
Mükemmel Saz Topluluğu Naci Tcktel, Salih Orak, Kadri Şençalar vc İsmail Şençalar ve diğer kıymetli sanatkârların iştirakile mükemmel bir gece
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi Başkanlığından
Kurulumuzun tertiplediği kıymet I lj eşya piyangosunun Anafartalar ! caddesindeki Genel Merkez binası I salonunda keşide edileceği ilân e-1 dilmiş ise de Millî Piyangoya ait otomatik kürelerin taşınması imkânı olmadığından Mal tepede Sarar İlk okulu salonunda 23 Nisan 1950 Pa-. zar günü saat 15.30 da Millî Piyangonun otomatik küreleıile çekileceği
Başkanlığından
9 da oturan milletvckilli-Kurulumuza
Ankara Misakı Millî mahallesi Topçular sokak No. eski kaymakamlardan Şükrü Emin Kutluk'un Ankara ğine bağımsız olarak adaylık için 19/4/1950 gününde münadaat eylediği Milletvekilleri Seçimi Kanununun 38 inci maddesi gereğince ilân olunur.
III
Ankara-Istanbul ve İstanbul-Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
BahlM
Adviye FENİK
Yanlşlerlnl filîan ldar* »4w HİKMET YAZICIOĞLC
Basıldığı yer : Güne* Matb»»()
Her gün karşılıklı Ankaradan İstanbula ve İstanbuldan An karaya Emniyet Koç Otobüs seferleri 15 Nisan 1950 Cumartes sabahından itibaren başlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilâ’ için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: 11 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otolar Yazıhanesi, Tel: 12909.
İstanbul: Sirkeci, Orhaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğin de Çorlu - Ankara Yazıhanesi Tel: 25705.
Salıife : 6
21 - 4 - 1950
1
1
J t
c
o t
ge eli
mı
feı ed ze de eli
ta âvı
tar
( viı
J
I
s
S
İU
Demokrat Parti Aday Listesi
(Baş tarafı birinci de) bu isimlerin bir sürpriz teşkil edeceğine dair kuvvetli şayialar dolaşmaktadır.
Diğer taraftan Halk Partisi listesinin de ayni gün neşredileceği söy lenmekte, bunun için de halen İs-tanbulda bulunan C.H.P. genel baş-kanvekili Hilmi Uran’ın yarın veya öbür gün Ankaraya avdet edeceği bildirilmektedir.
Listelerin yayınlanmasını mütea-
detle beledij ni ödemedikleri için haklarında icra takibatına geçilmiş hemşehrilere ait dosyaların muamelesinin durdurulması hakkında tarafımdan belediye icra memurluğuna emir verildiği ve ayrıca icra takip dosyası açılmaması hususunun da bu emirle istendiği ve yazılı otan bu tehir emrinin ikinci işara kadar devam e-deceğini kaydolunduğu bildirilmek te, belediye tahsildarlarının da bul juj................... ...-
müddet zarfında sadece tabelâ resim kip Demokrat Parti Başkanı Celâl leri dolayısiyle mükellefleri kemali " nezaketle ziyaret edebilecekleri ve; kendiliklerinden verdikleri takdir de borçlarının tahsil edilebileceği yazılmış ve yayınlanmış bulunmaktadır. Bu yazıyı bugün sabahleyin gazetenizde okuyunca cidden üzüntülü bir hayret içinde kaldım.
Hayretimi mucip olan husus bu haberin tamamen asılsız oluşudur. Üzüntümü mucip olan cihet de asılsız olan böyle bir havadisin tahkik edilmeden muhalefet gazetenizde. yer almış olması ve benim gibi hukuk mesleği ve bu mesleğin tatbi-1 katı içinde hizmet etmiş ve yetişmiş ve siyasî görüşleri itibaıile mem ı leketin menfaatini daima kanunların hüsnü tatbikında arayan ve gören ve bu görüş ve kanaati ile şehre hizmet edebilmek amaciyle An-I karar belediye başkanlığında vazife ve mesuliyet deruhte etmiş bir görevli vatandaş hakkında âmme efkârında kanunların tatbikini gecik tiren bir zihniyete sahip olan bir kimse zehap ve endişesinin yayılması maksadının güdülmüş olmasıdır. Ankara belediye başkanlığında görev aldığım on gün içinde tarafımdan bu yolda belediye teşkilâtının her hangi bir şubesine yazılı ve ya şifahi bir emir verilmediğini kesin olarak beyan eder bu yoldaki neşriyatınızın hakikate uymadığını katiyetle tekzip ederim.
Gazetenizdeki yazıda belediye başkanlığına seçildikten sonra ver diğim ilk emirde temizlik, imar, su ve sağlık işleri mevzuuna taallûk etmediği kaydedilmek suretile bu ana ve esâs hizmetlerle hiç meşgul olmadığım ayrıca ve hassaten ifade ve ilham edilmek istenmiştir.
Kemali samimiyetle açıklıyabilirim ki, on günlük çalışmalarımın ana hattını şehrin ve hemşehrilerin müb rem ihtiyaçlarına taallûk eden sağ Iık, temizlik, su, yol ve elektrik işlerinin iyi yolda yürümesi ve geliş mesi teşkil etmiştir. Bu mevzularda tetkik ve teftişlerime ciddiyetle ve bir program dahilinde devam etmekteyim. Başkanlığa seçildiğim ilk gün basın mensuplarına arzettiğim gibi bu tetkiklerimden sonra çalışma programımın ana hatlarını hemşehrilerime en kısa zamanda bildirecek ve imkânların müsaadesi nisbetnde süratle tatbikatına geçeceği. Bütün amacım hemşehrilerime müfit olabilmek ve iyi yoldan hizmet edebilmektir.
Bu yazımın gazetenizdeki mez -kûr yazının cevabı ve tavzihi olarak yayınlanmasını, muhalefet bası mnın kıymetli ve müsbet tetkikleriyle bizi daima tenvir ve irşat etmek mevkiinde bulunan sayın men suplarından işittikleri türlü yollardan ye türlü maksatlarla kendilerine nakledilen hususlar hakkında doğrudan doğruya benden tatfzih istemek ve malûmat almak lütuf ve zahmetinde bulunmalarını hassaten rica ederim. Bu yol iktidar ve mürakabenin memleket efkârını
KTİF
Mtın Safi Klg.
Ufaklık
Dahildeki muhabirler:
Altın 8af! KİK Türk Liram
Hariçteki Muhabirler:
Altın Saf» Klg Döviz Borçluları;
B nokaleden devom :
İnönü’nün Atıf
İnan için Izmire tamimi
ir (Baş tarafı birinci de) seler karşısında tatmin edici olmak tan pek uzaktır.
Netekim son olarak Konyanm Tuzlukçu nahiyesinde bir Belediye seçimi yapılmış, bu seçimde baskı, iktidar partisinin ve idare mekaniz masının, vali Şefik Soyerin malûm destekleme usulleriyle görülmemiş bir hadde vardırılmış, Demokratlar yıldırılmış hattâ evlerinden çıkamaz, seçime iştirak edemez bir hale getirilmiş, yollarda, süvari jandarmaların ve göğüsleri altıoklu bazı kendilerini bilmezlerin kol kol dolaşmalariyle âdeta örfî idarenin sokağa çıkma yasağı gibi bir vaziyet meydana gelmiştir.
Daha bir akşam evvel hiç lüzum yokken, hattâ mevzuata bile aykırı olarak kahveler kapatılmış ve bu arada Demokrat Parti merkezinin de .Orası da kahvedir, iddia-siyle şeddi yoluna gidilmiştir. I Demokratlar ertesi sabah bin bir güçlükle ve bin bir tehlike içerisin de evvelâ seçime iştirâki göze almışlarsa da, sonradan bu şerait al tında nahoş hâdiselerin meydana gelmesi ihtimalini nazarı itibare alarak seçimden çekilmeye mecbur olmuşlardır.
Bu arada nahiye müdürüne baş vuran Demokratlara muhterem müdür şu itirafı yapmak mecburiyetinde kalmıştır:
(— Evet, tekmil bunlar hakikaten kanunsuzdur. Tamamiyle haklısınız. Fakat ben yukardan aldığım emre göre hareket etmek mecburiyetindeyim. Başka türlü yapmama da imkân yoktur..
Nahiye müdürünün söylediği iddia edilen bu sözlerindeki «yukarı makam» şüphesiz ki İzmirde yaptığı «akıllara durgunluk verici vatandaş haklarını, demokrasi prensiplerini, mevzuatı hiçe sayıcı çe- muş olması şitli tazyiklerile şöhret salmış ve şimdi de Konyanın başına, tabir, caizse sarılmış ünlü vali Şefik So-yerdir. ;
İşte C.H.P. nin 1 numaralı hür-metkârı olan bu Şefik Soyer yu-
kudreti kendinde görmesi ve fiilen göstermesi karşısında, eli kolu bağlı olmanın, bir şey yapamamanın fecî aczi ile kıvranan bir idari mekanizmanın başındaki vali kim olursa olsun derhal vekâlet emrine alınır, bu şiddet gösterilerine karşı ne gibi tedbirler aldığı sorulur ve kendisinden hesap istenir. Bu dünyanın her tarafında böyledir. . .... r_____ _____
Fakat, attığı dayaktan sonra mah Atıf İnanın adaylığına kemeye düşüp, sırf yakasını kur- haksız mülâhazanın ileri sürüldü tarmak pahasına, hâkim karşısında ğünü işittim. Birisi; Meclis tahki-«dayak yedim» diyecek kadar ken- ’ dişini şaheser bir masumiyet çerçevesine sığdıran mütearrızın haleti ruhiyesine tıpatıp bir hareketle, muhibbandan vali Şefik Soyer Tuz-lukçudaki olayları tersine çevirmiş, bütün suçu Demokratlara yüklemek yolunu tutmuştur. Bu kadarı da anlaşılan kâfi ve makbul görül müştür.
I Lâkin, Şefik Soyerin, seçim sandığı içindeki pusulaların cinsini ve aidiyetini belli eden naylondan mamul bir kavanozmuş gibi gösterecek kadar mantık ve muhakemeden mahrum tekzibi daha bir gün sonra mahiyetini ortaya koymuş bulunmaktadır.
I Dünkü «Zafer» in bir telgrafı, Tuzlukçuda hâdiselerin devam etti ğin'ı, bazı müfrit Halk partililerin tahrik edilerek Demokratlara taarruz ettirildiğini hattâ üç kişinin de yaralanırı,® olduğunu bize haber vermektedir.
Güneşi balçıkla sıvamak kabilhı den olan gayretler artık beyhude-dır. Vatandaşı vatandaşa düşürmek, kardeşi kardeşle düşman etmek ve kimbilir belki de hiç bek lenmiyen hâdiselere imkân vermek ve yol açmak gibi muzır âkıbetler ■ hazırlayan bu idari politikanın artık son bulması hattâ çoktan son bul-, ’ lâzım gelir. Dört rey almak veya bir mebus fazla çıkarmak pahasına, vatandaş mümeyyiz liginde bundan dört sene evvel imtihana çekilmiş ve üç nakıslı sıfır almış bir valiyi hâlâ yerinde tut-meiAau umu uu çeıın. ouyer yu- mak memleket menfaatleri ve öz-karda etrafiyle izah ettiğimiz Tuz- • lenen demokrasi icaplariyle birbi-lukçu hâdisesini tamamiyle tahrif rine zıd iki kutup halindedir, ederek gazetemize bir tekzip gör.- | Şu veya bu; ortadaki hakikat bi-dermiş ve «Ulus, ceridesinden aldı ze Tuzlukçuda birtakım hâdisele-ğı artık «emir demiyelim) ilhama' —-
uyarak bütün kabahati Demokrat- huyla anlatmış bulunuyor, ların sırtına yüklemiştir. . Tz: — __
Meğer Demokratlar, süvari jan- l işe el koymuş, Konyadan celbetti-darmalarla, silâhlı zabıta kuvvetle- ği bir heyeti dinlemiş ve mezkûr riyle ve eli sopalı C.H.P. müfritle- heyet de Zafer’in neşriyatını tama-riyle âdeta kordon altına alınmış miyle teyit etmiştir, olan nahiyede baskı yapmışlar, hal- , Şimdi İçişleri Bakanından soru-kı tir tir titretmişler, emniyet ter- yor ve izahat istiyoruz. Aradan dört tibatına meydan okumuşlar, sokak- beş gün geçmiş olmasına rağmen larda redif kolları halinde dehşet Tuzlukçuda vukua geldiği iddia edi salmışlar, köylüyü korku içinde bı- ^en müthiş yolsuzluklar hakkında rakmışlar... | ne gibi bir işlem yapılmıştır?
* ’ • — - - • • • Bugüne kadar sükût eden İçişle-
ri Bakanı sayın Eçişirgil’in bu hususu da er geç konuşacağından henüz ümidimizi kesmemiş bulunuyoruz.
İçişleri Bakanı süratle hâdiseyi aydınlatmalı ve Şefik Soyeıinki gibi âfakî değil, tatmin edici izahat vermelidir. Gönül ister ki bu iza-| hat seçimler arifesinde diğer idare ,«x âmirleri ve valiler için imtisal nü-
vatandaşa baskı yapacak, , munesi olsun..
aldığı şu günlerde hakikaten sevinç Çıkar yolu le mütalea edilecek olan mektubun . . . .
da doktor Hüsamettin Petek şöyle •
demektedii" | J *
(Demokrasi inkılâbımızın naçiz ramadığımız için bu hataları bir hizmetkârı olarak Demokrat............................... ’
Parti teşkilâtı İçinde geçirdiğim 5 sene çalışma hayatımın parti aday listesinde yer almak suretiyle şahsî mükâfatına mazhar olmuş bulun • makla sevinç ve iftar duymaktayım. Bu sevinç ve iftiharın şahsımda e-bedileşmesini ancak demokrasimizin kökleşmesiyle mümkün olabileceğine kaniim. Bu kanaatim bir müddet daha siyasî hayat şart ve faaliyetleri içinde olgunlaşmaklığımı icap ettirdiğinden milletvekili adaylığından feragat ediyorum. Bu feragatimin yüksek kurulunuzca kabulünü saygıl.nrımla rica ederim.
Dokllnr
Hüsamettin Petek
Bayar ve diğer arkadaşları memleketin muhtelif bölgelerine yayılacaklar ve seçim nutukları iradede-cekler, ayni mevzudaki toplantılarda hazır bulunacaklardır. ı
Sivas'ta da birbirlerine düştüler 1 Sivas, 20 (Hususî) — Sivas Millet vekili General Fikri Tirkeş Hakikat gazetesinin bugün çıkan nüshasında Başbakana açık bir mektup neşret-miştir.
Fikri Tirkeş kayılma suretiyle yapılan Halk Partisi aday yoklaması-| nın iç yüzünü açıklamakta ve par-| tililer «arafından istenilmeyen nam zetlerin nasıl seçildiğini izah etmek I tedir. I museucei cruııcj luatuanvıım x un\
Tirkeş ezcümle şöyle demekte- Anonim Ortaklığının 30 Mart 1950 dir: I ‘ ...’
«Size sorarım, ne hakla ve ne I salâhiyetle kuvvetli vaatlerle milletvekili seçtireceğinizi söylüyorsunuz. Sayın başbakan 4 sene evvel 1946 seçim yoklamasında, Sivas mer kezinden zatıâlileri ile Necmettin , Sadak, Mithat Şükrü, Atıf Esenbe-lin intihap kabiliyetleri olmadığını merkezi umumiyeye yazan SıVas idare heyeti hangi ve hangi tesirin altında sizlerin Sıvasian adaylık koymanızı istediler. Meşhur nutku- | nuzda seçimin mukaddes bir vazife olduğunu her’ seçenin millet ve memleket karşısında vicdanen mesul olduğunu ve neticenin bir milletin, bir memleketin parçalanmasına kadar gideceğini söylemiştiniz. Şimdi görülüyor ki, salâhiyettar bir makama geçince bu seçimin emirle de olacağını gösteriyorsunuz.»
Bundan sonra Amasya yoklamasında kazanamıyan parti müfettişi Ali Kemal Yiğitoğlunun Sıvastan adaylığının konulmasına temasla şöyle demektedir:
• Yiğitoğlu Ali Kemal, memleketi olan Amasyada yoklamayı kaybetti. Şimdi Sivasa seçilmiş. Sivas mezarlık değil, ilim ve irfan sahibi, tecrübeli devlet umurunda temayüz ' etmiş binlerce Sivaslı varken Yiğit-oğluna neden muhtaç olmuşlar. Hâkimiyeti milliye esasına dayanan Seçim Kanununda milletvekilliği-1 nin nasbedileceğine dair kanun yok tur. Sizin intihap kabiliyetini^ olmadığını arzettiğim bu memlekette şimdi insan mı seçtireceksiniz? Yoksa vaad ve mükâfat olarak vekil tayin etmeğe kimsenin hakkı yoktur.
Diyeceksiniz ki, vekil olmadılar, ya! Elbette olamıyacaklar! Ama sizin emirleriniz dahilinde seçim yapılırsa olacaklar.da.»
Örnek bir feragat
Demokrat Parti İzmir il idare kurulu âzasından Dr. Hüsamettin, Petek dün milletvekili adaylığın -1 ı dan çekilmiş, bu feragatini parti merkezine bildirmiştir. Karşı partilerde ihtirasların şahlanmış bir hal
I
Ankara licaret ve Sanayi Odasından
Ticaret sicillinin 2833 No. sunda müseccel Güneş Matbaacılık Türk
bozmadan karşılıklı vazifelerini ya pacakları ve geliştirecekleri en salim yol olacaktır,.
Ankara Belediye Başkanı Fuat Börekçi
I tarihinde yaptığı Genel Kurul toplantısına ait tutanağının, vâki istek üzerine 11/4/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur.
Güneş Matbaacılık Türk Anonim Ortaklığı 30 Mart 1950 tarihinde saat 15 de âdiyen toplanan lıisse-( darlar umumî heyeti müzakeresi zabıtnamesi:
Şirket hisedaıları 30 Mart 1950 tarihine müsadif Perşembe günü saat 15 de şirketin İstanbuldaki dai-I rei mahsusasında, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığını temsilen hazır bulunan komiser bay Necati Yücel huzurunda toplandı.
Toplantıya çağrılmanın 4 Mart 1950 Hürriyet ve Akşam ve 7 Mart 1950 Zafer gazetelerde yapıldığı ve hazirun cetveline göre iştirâk eden hissedarlara şirketi sermayesinin 4/3 ünü tecavüz ettiği görüldükten sonra celse Yönetim Kurulu başkanı riyasetinde açıldı.
En çok hisse hâmili bay İhsan Doruk ve bay Kâzım Arın rey toplamaya ve hissedarlardan bayan idadiye Çelebi kâtipliğe seçilmişlerdir. Bundan sonra gündemin müzakeresine geçildi. Yönetim Kurulu ve Mürakip raporlarının okunmasını müteakip, bilânço ve kâr ve zarar hesapları tetkik edilerek aşağıdaki kararlar ittifakla verildi:
1 — 1949 senesi bilanço ve kâr ve zarar hesapları aynen kabul ve idare meclisi âzalarile mürakıbın zimmetleri ibra edildi.
2 — Esas mukavelenamenin 17 inci maddesi mucibince, sermayenin tezyidi hakkındaki Yönetim Ku rulu teklifi ittifakla kabul edilerek, ortaklık sermayesinin (200.000) lira iblâğına ve artan sermaye karşılığı olarak çıkarılacak hisse senetlerinin her birinin kıymeti (1.000) biner lira ve hâmiline muharrer olmasına
. karar verildi.
, 3 — İnhilâl eden Yönetim Kurulu
. | âzalığına hiç kimse intihap edilme-i miştir.
4 —'Mürakıplığa yeniden Avukat [ Bayan Hediye Çelebi intihap edilerek, kendisine 1949 senesi i^in ı (500) lira verilmesi tensib edildi.
Gündemde müzakefıe edilecek başka madde olmadığından, toplan i tıya nihayet verildi. 30 Mart 1950
İmzalar
bet telâkki etmekte haklıyız. Fakat bu hatalara hâlâ devam olunduğunu görmekle de müteellimiz. Ankara milletvekilleri adayları arasında gösterilen % 30 1ar içinde Ticanî tarikatı şeyhinin pek yakın bir akrabasının mevcudiyeti bunun açık bir misalidir. Ankara vilâyet teşkilâtının desteklenmediği bu zat nedense, sonunda iktidar partisi erkânı tarafından ele alınmıştır.
Bu vaziyette ister islemez, ve bütün hüsnüniyetimize rağmen akla bir ihtimal gelmektedir: İrtica kokusu, kültür ve inkılâp bakımından bu ülkülerin alemdarlığını yapmış İstanbul ve Ankara gibi şehirlerimizde çıkmaktadır. Acaba bazı politikacıların mürettep bir tuzağı karşısında mıyız? Acaba, her iki parti birden, irticai körüklemeği, ve mukaddes din hislerini politika uğrunda harcamağı mı tasavvur etmekledirler? Bu vaziyette Anayasanın gözettiği lâiklik prensibinin müdafii olarak tek başına ortada kalan Demokrat Parti’ye karşı müş terek bir cephe mi alınmak istenmektedir?
Bu ihtimali kabul etmemekle beraber bu hususta, İçişleri Bakanının beyanatını da gözden geçirmeyi faydalı buluyoruz. Sayın Eri-şirgil, şimdilik, sıkıyönetim tedbirlerine başvurmağı düşünmüyoruz, demişti. Acaba İçişleri Bakanı icabında kendi partisi içindeki bazı kimselerle de mücadeleye kalkabilecek midir? O halde iktidar partisinin uyanık zabıta ve adliyesi Ankara’da müşkül bir duruma düşürülmüş olmıyacak mıdır?
İtiraf edelim ki, son günlerde zabıta ve adllyemiz, bütün mânevi baskılara rağmen azimle vazifesini yapmağa başlamıştır. Bu arada üç beş tevkif hâdisesi olmuş, adliye binası yeni bir baskından kurtarılmıştır. Fakat Ticanî tarikatı şeyhinin en yakın mensubu olarak iktidar partisinin kanadı altına giren kimseler vardır. Bunlar, yarın, ö-bürgün tekrar l«r hâdiseye meydan verirlerse, zabıta ve adliye daha zecrî ve kati tedbirler alabilecek midir? Bu vaziyette İktidar partisi ile, İçişleri ve Adalet Bakanlığının birbirlerine karşı durum lan nasıl telif edilebilecektir?
İşte bütün bu ihtimaller gözönü-ne alınınca, seçimler arifesinde başkaldırım irtica hareketlerini önlemek ve vatandaşların bir an evvel huzur ve sükûna kavuşmalarının çarelerini bulmak mecburiyetindeyiz. Bunun çıkar yolu ne sıkıyönetim ve ne de üstünkörü tedbirlerdir. Demokrat Partinin son hâdiseler karşısında hükümetle icabında işbirliği için gösterdiği iyi niyeti ciddiyetle ele almak, taraflı ve tarafsız bütün vatandaşlara emniyet sağlayacaktır.
Koalisyon Kabinesi fikrini ortaya atanlar, meğer çok uzağı, yani bugünü gören muhterem vatanseverlermiş. Gerek adlivemizin muhtaç olduğu selâmet ve gerek içişlerimizin hasret kaldığı enerji; ancak bu iki vekâlete, irtica tahriklerinde ismi yıpranmayan Demokrat İlamı gelmesiyle ve çalışmasiyle sağlanabilir. Bizim şahsî kanaatimiz bundan ibarettir.
Adviye FENİK
★ (Baş tarafı birinci de) kanı İnönü İzmir teşkilâtına aşağıdaki tamimi yapmıştır: | «İzmir parti teşkilâtı
arasındo karşı iki
ı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
15 Nisan 1950 vaziyeti
PASİF
69.738,229
67.278,634
a—3133 sayılı kanuna göre alınan:
Hariçteki muhabirler
Muhtelif
h—6266 sayılı kanuna göre alınan:
Hariçteki Muhabirler
Muhtelif
Klirtng borçluları
Hazine Tahvilleri:
Deruhte edilen evrakı nakdiye karaılıgı Kanunun 6-8 İnci maddelerine tevfikan Hazine tarafından vaki ödemeler
Senetler Cüzdanı:
Ticari senetler
Tahviller Cüzdanı:
I Deruhte edilen evrakı naktiye a — ! karedıgı eBham ve tahvilat (itl-
| bari kıymetle)
b — Banka malı tahviller Avanslar:
Altın ve döviz üzerine avar Tahviller üzerine avans Hazîneye kısa vadeli avans
Hissedarlar:
Muhtelif:
"i?
Lira Lira Sermaye:
219.729.118,46
2.601.261,70 ihtiyat akçesi:
2.736.945,94 225.067.326,10 Âdi ve fevkalâde Hususi
188.420,03 188.420,03 Hususi (Bankamız kanunu madde 19) Tedavüldeki Banknotlar:
12.727.039,04 211.979.501,11 Deruhte edilen evrakı naktiye Kanunun 6 - 8 İnci maddelerine tevfikan Hazine tarafından vaki ödemeler Deruhte edilen evrakı naktiye bakiyesi
Karaılıftı tamamen altın olarak emisyona
560.545,51
109.943.438,61 Kartjilıg’i döviz olarak emisyona konulan:
8.681.610,44 a—3133 sayılı kanuna göre
2.341.847,17 134.254.480,77 b—6256 sayılı kanuna göre Roeskont mukabili emisyona konulan
158.748.563,— Mevduat:
144.288.781r— 14.459.782,— Hazine Safi Klg. 46.460,198 Amortisman sandığı » 2.111,985
854.443.491,99 Ttlrk Lirası Döviz Taahhütleri: a—3133 sayılı kanuna göre alınandan:
14.570.410^- Hariçteki muhabirler 11.200.000,— Mevduat 1.597.458,94
14.969.152,27 29.539.562,27 Muhtelif b—5256 sayılı kanuna göre alınandan:
1.407.380,60 Hariçteki muhabirler 7.782.507,45
8.315.529,44 Mevduat 4.035.894,20
— 9.722.910,04 Muhtelif
4.500.000,— e—Kliring alacaklıları
56.612.026,36 Muhtelif:
Toplam 1.540.767.500,67 1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren:
Lira
158.748.563,—
220.2.32.980,-
672.921.844,—
Toplam
146.385.397,64
6.654.379,77
200.147.646,71
Iskonto haddi % 4 Altın üzerine
• «K 1
144.288.781,—
14.459.782,—
Lira
15.000.000,—
30.784.996,84
907.614.606,—
353.187.424,12
katının kifayetsizliği üzerinde yapılan iddia, diğeri de bizim kendisine itimadımızın sarsılmış oldugııj hakkındaki mülâhazalardır.
Atıf İnan, Meclis tahkikatından tamamiyle temiz ve alnı açık olarak çıkmıştır. Atıf înan’a karşı ili. madımız üzerinde en ufak bir zayıflık olmamıştır. Kendisi milletvekilliğine adaylığını koymaktan çe. kinmiştir. Siyasi hayatımızda kendisinden daima ehemmiyetli hiz-ı metler beklediğimiz Atıf İnan ar. kadaşımıza parti teşkilâtı içerisinde] lâyık olduğu itimadın; esirgenme-' meşini rica ederim.»
C. H. Partisi Geııel BaHtanıl İsmet İnönü
İnönü’nün bu mesajı C. H. Par. tisi teşkilâtında bomba tesiri yap» mış ve panik yaratmıştır. Atıf İnanJ aday yoklamasında aday seçilebil J mesi için 30 bin lira para dağıtmış! olmasına rağmen seçimi kc/ybet-1 mesi kendisinin seçmenleri tarafın^ dan tutulmadığını açık olarak göJ termektedir.
rin vukua geldiğini bütün vuzu-
Demokrat Parti merkezi de bu
Trumanın
Âdeta -Tuzlukçuyu eşkiya bastı» «Nahiye yağma edildi., «Köylü kaçacak delik aradı, ve «Emniyet kuv vetleri de iki kolları aşağıda, âciz ve şaşırmış bir halde bu baskına seyirci kaldı!, gibi bir ifade taşıyan bu tekzibin biran için doğru olduğunu kabul edecek olsak bile. Şefik Soyer yine mesuliyetten kurtulamaz.
Ufak bir kitlenin, herkesin gözü onu korkudan dehşete sürükleyecek '
Halil Özyiiriik’iin
Fatin FUAD
Bir tavzih mektubu
ir (Baş tarafı birinci de) bir yazıda, benim, seçmen kurullarında ve muhtelif partiler adına san dik başlarında müşahit olarak bulunacak İktisadî devlet teşekkülleri mensupları arkadaşlar üzerinde bas kı yaptığım ve bu arkadaşlara seçimlerden sonra tensikata tâbi tutulacaklarını söylediğim bildirilmek tedir.
Bu yazınızla umumî efkâra verdiğiniz malûmatın hakikata asla uygun olmadığını ve hangi menba-dan intişar etmiş ise bu menbaın da tamamen yalan hâvadisler neşreden bir kaynaktan ibaret bulun duğunu beyan etmek isterim. Şöyle ki: Bir kere İktisadî devlet teşek küllerine mensup dairelerden sandık kurullarında v^ife almış hiç bir memur tanımıyorum. Eğer vazife almış memurlar varsa bendenizin şahsan bunlar üzerinde baskı ya ratmağa ne mevkiim ve ne de karakterim asla müsait değildir. Demokrasiyi bütün manâa ve şümulü ile bilenlerdenim.
Hayatta daima mütevhzi fakat namuslu ve şerefli bir memur ve diğer arkadaşlarım gibi dürüst bir partili olarak yaşadım ve ölünceye kadar da böyle kalacağım.
Bu itibarla hakikate asla tevafuk, etmiyen bu neşriyatın, gazetenizin olan * aynı sütununda ve aynı büyüklük-1 ı teki harflerle tekzibini Matbuat Ka-Inununun 48 inci maddesinin verdi-1 ği hakka dayanraak müdürlüğünüzden talep ederim.»
★ (Baş tarafı birinci de) 1 lir. Buna mukabil serbest ve tenkit ( cephesi hudutsuzca müdafaa edilen 1 hak ve hakjkatin icaplarını yeri- « ne getirmeğe daha müsait ve elve- * rişlidir. Bu alışkanlık, vicdan hu- ( zur ve serbestisi ile birleşince mü- t cadelenin verimli ve millet efkâ- i rında tatminkâr olamaması gibi bir sebep gösterilemez. Netice müsbet , olmasa bile kalben müsterih olmak , zevki vardır.» (
Bu açıklamadan sonra Halil Öz- ( yörük, adalet cihazının dalıa verim- ( li çalışabilmesi, adalet tevziinde süratin temin edilebilmesi için üç defa çıkarılmaya teşebbüs edilen yeni Ad liye Teşkilât Kanununun geri bırakıldığını, Temyiz Mahkemesinde işlerin çok yüklü olduğunu, İstinaf Mahkemelerinin kurulması ile daha : süratli iş görülebileceğini anlatmış : ve Temyiz Mahkemesine gelen evrak 1936 - 1937 senelerinde 67 bin : iken, 1949 senesinde 135 bini bul- : duğunu açıklıyarak sözlerine şöyle devam etmiştir:
,_ Bu dosya tufanı karşısında
nefes alamıyacak hale gelen Yar-gıtayı kurtarmak için ikinci derece mahkemelerinin ihdasından başka çare olmadığında umumiyetle ittifak edildiği halde bugüne kadar mahkemller kuruluş kanunu çıka- ( yılmamıştır. Mahkemede işi olan yurttaşın hakkını alabilmesi için , çektiği* zahmet ve Yargıtayda yapılacak duruşma için bir sene sonraya gün tâyin edildiğini düşünecek I olursak, devletin en esaslı vazifesi |1 olan kaza işinin ferdin hukukunu kaza mercii karşısında bulunuldu-sağlamaya elverişli bir şekilde ol- ğundan, bu vaziyetin fertleri oldu-madığını kabul etmek icabeder. | ğu kadar yargıçları da şaşırttığın-Son istatistiklerin beliğ ifadele- dan bahseden Özyöriik sözlerini şöy İrinden anlaşılacağına göre, geçen ıe bitirmiştir: yıl bütün Türkiye mahkemelerine gelen dâva sayısı bir milyonu bul-1 muştur. Eğer Teşkilât Kanunu az zamanda çıkarılmaz ve bu derece muazzam yekûn teşkil eden dâvaların sebep ve âmilleri araştırılıp is-’ tah ve izalesi çarelerine başvurul-mazsa, bu hal ve vaziyetin şimdiden vahim sonuçlar yaratması ihtimalinin önüne geçilemlyecektir..
Yargıçların refaha kavuşturulmalarının lüzumundan ve dört çeşit.
Komünizme hücumu
ir (Baş tarafı birinci de| rolünü deruhte etmesine imkân ve ren vatandaşlararası karşılıklı ıtı mat vardır. Dış siyasette, hariciye^ çilerin icraatından ziyade, gazeli} çilere önem verilmektedir.
«Bütün dünyada emperyalist k( münizmin kuvvetleri, hürriyet di vasına meydan okuyor. Bu propj ganda komünistlerin bu sava® kullandıkları en kuvvetli silâhli Bu kasdi siyasette hile, yalan -,ı hakikatlerin tahrifi, sistematik B şekilde kullanılıyor.
«Komünist propagandası o ds rece yanlış, o derece çiğ ve o deri ce aşikârdır ki insanların nasıl ij propagandaya kapıldıklarını hayıf etmekten kendimizi alamıyoruz, t kat şu var ki bu propagandanın te| cih edildiği insanlar, hâdiseler hu kında doğru malûmat elde imkânına sahip değildirler. UnutuJ ruz ki onlar, radyo yayınlarımızı j tarafsız gazetelerimizi okumuyorll-Gene unutuyoruz ki dış memleM' lerde serbestçe seyahat etmek veı kendi memleketlerini ziyaret ed’ seyyahlarla görülebilmek suretij dahi hakiikatı öğrenmek fırfeatf sahip değildirler.
«Komünist f . _ Rusya’yı sulhün en büyük n ve müdafaasız insanların en koruyucusu olarak tasvir Komünist liderlerinin vaadleri fiilleri arasındaki fark o derece yüktür ki hayret içindeyiz. Ber de, Çekoslovakyada, Balkanla ve Doğuda sulh hakkında s«3i tikleri sözlerin emperyalist siya leri için bir âletten başka bir olmadığını gösterdiler.
«Hangi noktadan alırsak ala hür hayat tarzımız konıünislU insan nesline vazetmek istediK zalimane sistemden çok üstün) Bununla beraber insanların kol nizm ile demokrasi arasında^, ta yaptıkları dünyanın pek çok y« de hakiki durum tavzih edilme olarak kalmaktadır.»
propagandası Sovj i lün en büyük müda büy edij
Yedek Subay 31 iı dönem mezunlar
* (Baş tarafı birinci’ subayımızın pek yakın bir geld te orduya katılacağını müjde» tir.
Bundan sonra Başbakan d»! konuşma yapmış, mükâfat t* ni müteakip yaş kütüğüne plâk! kılması ve geçit resmi ile töreni verilmiştir.
Ortak aranıyor
Yenişehirin işlek bir caddes deki bakkal dükkânı için ori aranıyor. İcabında dükkân J ren satılabilir.
21864 telefon numarasına i racaat.
Güneş Matbaacılık Tiil
Anonim Ortaklığından
Ortaklığımız 30/Mart/950 I toplanarak Ortaklık sermayf (200,000) liraya iblâğına vel sermaye karşılığı olarak çıkartı ’ ■ — J’*Tİnin her birinin M
ve hamiline mul
«Kırk küsül’ senelik hâkimlik hayatımda edindiğim tecrübeler ve [îisse senedlerinlı tatbikat alanındaki görgülerimle bu ti Biner lira ... gün içinde bulunduğumuz adlî ıstı-1 olmasına karar vermişdir. rabın ve huzursuzluğun bir kısım • ■ ------- •—
sebeplerini size izaha çalıştım-
Teşriî hayata atılmak imkânını hisse senedlerinden talip ola» elde edersem enerjimi bu faktörle- J hissedarların bu hususdaki ti rin yok edilmesi için gereken mü- ( haklarını 7/5/1950 tarihine I cadele uğrunda sarfedeceğim tabiî- : kullanmaları ilân olunur. ı dir.» | YÖNETİM Kl'R
Artan sermaye karşılığı y| ihraç edilecek hamiline mul
Comments (0)